Ara:

Başkasının Çocuğu Yok

Başkasının Çocuğu Yok

Başkasının çocuğu derken, eğitimde öğretmen için, eğitici için muhatap olunan öğrenci, eğitim öğretim verilen öğrenciye hiçbir zaman başkasının çocuğu gözüyle bakılmamalıdır.

Eğer okul veya herhangi bir eğitim kurumunda öğretmen isek öğrencilerimize yaklaşımımız kendi çocuğumuza olan yaklaşımımız gibi olmalıdır. Zaten öğretmenlerimizin büyük bir çoğunluğunun bu hassasiyette olduğuna inanıyorum.

Okullarda öğrencilerimizin çoğu anne baba ilgisi ve şefkatiyle büyümekte, eğitimlerine vasat da olsa gereken ilgi gösterilmektedir. Ancak bununla birlikte bazı öğrencilerimize aileleri tarafından gereken ilgi gösterilmiyor, ya da çeşitli sebeplerden dolayı ilgi alaka gösterilemiyor.

İşte tam da bu noktada eğitimcilerimize biraz daha fazla görev düşüyor. “Aman ya bana ne. Benim çocuğum mu?  Kör mü gözü anası babası ilgilensin.” Deyip bu çocuklarla ilgilenilmezse eğitimde üretim hataları meydana geliyor.

Hem ailesi tarafından sahip çıkılmayan hem de öğretmeni tarafından sahip çıkılmayan, ilgiden, alakadan, otokontrolden uzak kalan bu çocuklar toplumda arıza meydana getiren kişiler olarak karşımıza çıkıyor.

Eğitimcimiz, öğretmenimiz bu çocuklara eğer kendi çocukları gibi yaklaşmazsa; sorumsuz, topluma zararlı, suça bulaşmış çocuklar toplumda fazlalaşacaktır.

Bu şekilde eğitimsiz, kendine, ailesine ve toplumuna zararlı bu fertler toplumu her an tehdit eden potansiyel suçlu olacaktır.

Hal böyle olunca eğitimciler de bu toplumda yaşayan fertler olduğuna göre zamanında ilgilenilmeyen, eğitilmeyen, haşarılığına bir çare bulunulmayan, başkasının çocuğu diye bakılan, bana ne kör mü gözü anası babası ilgilensin denilen bu çocukların hırsızlığına, arsızlığına, yolsuzluğuna, densizliğine her an maruz kalabilirler.

Bunun için eğitimci nazarında öğrenci asla “Başkasının çocuğu”  olmamalıdır.

Eğitimci özellikle ilgiye muhtaç bu çocukları da kucaklayan bir yaklaşımda olmalı ki hem toplum hem de kendisi bu fertlerin olumsuz davranışlarına maruz kalmasın.

Nasıl kendi çocuğumuzun kötü olmasını istemiyor ve çocuğumuzun kendisine, ailesine, vatanına, milletine faydalı fertler olarak yetiştirmek için çaba sarf ediyorsak aynı hassasiyeti bu çocuklar için de göstermeliyiz.

Gerek kendi çocuğumuz olsun gerekse başkasının çocuğu, eğitilmeyen her çocuk topluma ve neticede fert olarak herkese zararı olacak.

Onun içindir ki eğitimci, bu çocukları da başkasının çocuğu değil, kendi çocuğu gibi ilgilenmeli, onlara şefkat göstermeli ve onları da topluma kazandırmalı, topluma faydalı insanlar haline getirmeli.

Şu kesin bilinmelidir ki; ilgilenilmeyen, dışlanan, eğitilmeyen her fert zararlı bir insan olarak bizi her an tehdit edecektir.

Huzurlu, mutlu, müreffeh bir toplumda ve dünyada yaşamak istiyorsak bütün çocukların terbiyesine kendi çocuğumuz gibi, hem eğitimciler hem de toplum olarak, azami özen göstermeliyiz.

Arastalardan AVM’lere

Arastalardan AVM’lere

Şimdilerde AVM’ler hafta sonlarında çoluk çocuklarıyla hem eğlenip iyi bir vakit geçirmek, hem de alış-veriş yapmak isteyenlerin gözdesi.. İhtiyaç olsun olmasın alış-verişin cazibesine kapılan insanlar  bu nezih mekanları tercih ediyor.

Günümüzde büyükşehirler başta olmak üzere şehirlerimizde AVM’ler hızla boy göstermeye başladı. Alış-veriş çılgınlığının artmasıyla AVM’lere olan ilgi giderek artıyor.

İstanbul’da, Ankara’da ve pek çok büyük şehirde mantar biter gibi çoğalan bu devasa alış-veriş merkezleri genelde güçlü yabancı sermaye ile veya dış kaynaklı kredilerle kuruluyor.

Elektronikçisinden giyimcisine, marketine, yapı marketlerine, restaurantlardan sinemalara, eğlence alanlarına kadar hayata dair her türlü aktiviteyi içinde barındıran alış-veriş merkezleri (AVM)’nin cazibesi elbette insanları kendisine çekmekte ve tüketim için tetiklemekte..

Geredemiz küçük bir şehir ve şimdilik böyle bir alış-veriş merkezini kaldıracak kapasitede değil. Hatta Bolu’da bile bahsettiğim çapta bir AVM (Alış Veriş Merkezi) yok. (Şu anda var. 19.05.2014)

Ama şöyle geçmişe dönüp bir baktığımda Geredemiz’de de büyük alış-veriş merkezlerinin (AVM) olduğunu görüyorum.

Şu an arastaların olduğu yerler, hanlar cıvıl cıvıl hareketli, canlı, ticaretin, alış-verişin, hayatın yaşandığı bugün büyük şehirlerde kurulan AVM’lerin o zamanki misalleri..

Ayakkabıcısından manifaturacısına, lokantasından saatçisine ne ararsanız sayın.. Mescisi, çaycısı, saracı, terzisi, kuyumcusu, bakkalı, kasabı, berberi, aktarı,helvacısı, anahtarcısı nalburu..

Bu alış-veriş merkezleri yani arastalar, insanların konakladıkları bu günkü otele mukabil hanları ve yine AVM’lerdeki bu günün otoparklarına mukabil, o zamanki hanlarda bulunan binek hayvanı barındırma ahırlarıyla her türlü ihtiyaca cevap verebilecek kapasitededirler.

Arsa ve arazinin sorun olmadığı ve çok katlı binalara ihtiyaç duyulmadığı zamanlarda bir iki katlı ve geniş bir alana yayılan bu arastalar ve hanlar insanî ihtiyaçlara daha rahat cevap verebilen sıcacık atmosfere sahip alış-veriş merkezleriydi.

İnsan yaşadığı çağın gerekleri doğrultusunda çevresini inşâ ediyor. AVM’ler de elbette bu ihtiyaçtan kaynaklanan yerler. Her ne kadar soğuk havası var dedimse de, bu mekânlar temizliği ile göz dolduruyor.

Evet bir zamanların ticaret ve alış-veriş merkezi olan arastalar yerlerini hızla AVM’lere bırakıyor. Elbette çağın icabı neyse o olacak..  Önemli olan israfa dalmadan rahatça alış-verişimizi yapabileceğimiz mekânların olması.

Ağaç Yaşken Doğrulur

Ağaç Yaşken Doğrulur

Maddeye şekil vermek her zaman mümkün olmuştur. Eğersin, bükersin doğrultursun, düzeltirsin.

Önemli olan maddeyi şekil alacak kıvama getirmek ya da şekil alabileceği en esnek kıvamında şekil vermeye çalışılmalıdır.

Çubuk şeklindeki demire ısı vererek kıvama getirip şekil verebilirsin. Ama böyle bir ağaca ısı verirsek düzeltmeye çalışırsan yanar; bükersen kırılır. Kuru bir ağacı ısıtarak kıvama getiremeyiz. Islatarak da kıvama gelmez. O yüzden kendi esnekliğinden, kendi kıvamından yararlanmak gerekir. Bu da yaşken olur.

Yani ağaç, yaşken, esnekken, kıvamındayken eğilir, bükülür, doğrulur. İnsan da küçükken, esnek kıvamdayken eğitilir. İnsanın yaşı, kıvamı, esnekliği, eğitim çağı geçtiği zaman artık onun hatalarını, yanışlarını düzeltmek çok zor olur. Yaşlı insanların eğitilmeleri, düzeltilmeleri kolay değildir. Onlar tıpkı kuru bir ağaç gibidir. Düzeltemezsin, buna zorlanırlarsa kırılırlar.

İnsana kazandırılması gereken iyi alışkanlıklar, güzel davranışlar mutlaka esnekken, kıvamındayken işlenmeye, şekil vermeye, bilgiyle donatılmaya ve eğitilmeye en elverişli olduğu çocuk yaşta kazandırılmalıdır. Zamanla iyi alışkanlık, doğru davranış kazanamayan insan zaman geçip de kalıplaşıp katılaştıkça eğitilmesi, düzeltilmesi zorlaşır.

Yani kalıbını, şeklini almış eğri bir ağacı düzeltmek ne kadar zorsa; çağı, yaşı geçmiş belli bir kalıba oturmuş bir insana da doğru davranışı, alışkanlığı kazandırmak, eğitmek, düzeltmek o kadar zordur. Fazla zorlarsan kırarsın.

4 yaşındayken hakkaniyet erdemini kazanamayan bir çocuğa 40 yaşından sonra hakkaniyet erdemini kazandırmak pek zor olur. Tabiri caizse ancak feleğin çemberinden geçtikten sonra belki kazanır. O da belki.. Bir çocuğun hakkaniyet duygusunu öğrenmesi için illaki hukuk fakültesi okuması, hukuk eğitimi alması gerekmez. Bu aile içinde güzel bir aile terbiyesi ile olur. Çocuk bunu anasından babasından öğrenir. Eğer baba çocuklar arasında ayrımcılık yaparsa, hak edene hak ettiğini teslim etmez ve ödüllendirme ve cezalandırmada adil davranmazsa elbette bu aileden yetişen çocuklarda hakkaniyet duygusu güçlü olmayacaktır.

Demiri düzeltmek mümkündür ama çoğunlukla yaşı geçmiş insanı eğitmek, doğrultmak mümkün olmayabiliyor.

Ama iş çocuğa gelince o zaten eğri değildir. Burada önemli olan ona doğru şekil vermek, istediğimiz güzel davranışları kazandırabilmektir. Evet ağaç yaşken eğilir, insan gençken eğitilir, belli bir şekle sokulur.

Eğmekten kastımız şekil vermek, düzeltmek, doğrultmak… Ben de diyorum ki ağaç yaşken doğrulur. Evet insan gençken, ağaç yaşken doğrulur. Maksadımız iyi davranış kazandırmaksa eğmeyelim, bükmeyelim; düzeltelim, doğrultalım. İnsanımızı küçükten doğru, dürüst, düzgün eğiterek yetiştirelim. Ağaçlarımızı yaşken doğrultalım.

Bu Ev Bir Harika

Bu ev bir harika

Milletlerin kalkınması, ilerlemesi, bilimi, teknolojiyi yakalaması ve böylelikle muasır medeniyetin zirvesine ulaşılması okumakla olur. Okumayan milletler bilim ve teknoloji üretemezler ve hatta taklit dahi edemezler.

Yapılan taklidin ise daima aksak, eksik ve gedik olması kaçınılmazdır. Bu yüzdendir ki okumayan milletler hep başka milletlerin güdümünde olmaya mahkûmdurlar. Bu geri kalmışlık zincirini kırıp ilerlemenin, kalkınmanın tek yolu mutlaka ve mutlaka okumaktır.

Bir yazımda “Eğitim İnternet Kafelere Bırakılamaz!” başlığı altında kütüphanemizin modernizasyonu hakkında şu görüşümü dile getirmiştim.

“.. Halk Kütüphanesi hem kitap bakımından yetersiz, mevcut olan kitaplar eski ve yıpranmış hem de çalışma ortamı modern değil.

Halk Kütüphanesi’nin daha verimli hizmet verebilmesi için;

Halk Kütüphanesi, okullara yakın ve daha kullanışlı bir binaya taşınmalı

Kütüphane daha güncel ve bilimsel kitap ve ansiklopedilerle desteklenmeli

Kitap arşiv, kayıt ve kitap takibi, kütüphane bilgisayar programı ile tutulmalı

Kütüphane okuma salonları modernize edilmeli

Kütüphane; bilgisayar, yazıcı, fotokopi ve internet bağlantısı ile desteklenmeli

Kütüphaneye yerel-bölgesel, tarihi, kültürel kaynaklar kazandırılmalı. Mesela; Kastamonu ve Bolu Salnameleri, Bolu Tarihi gibi..

Kütüphanelerimiz yukarıda saydığım şekilde modernize edilirse; öğrencilerimiz, çocuklarımız daha çağdaş bir ortamda çalışma fırsatı bulmuş olurlar…Hem de daha kontrollü ortamda okuma, çalışma ve araştırma fırsatı bulurlar. Kütüphanelerimiz mutlaka modernize edilmelidir. Çünkü, Eğitim internet kafelere bırakılamayacak kadar önemlidir.” demiştim.

Makaleyi yazdığımdan bu yana Gerede Halk Kütüphanesi’nde her hangi bir iyileştirme ve modernize çalışması yapılmadı. Ancak Gerede Belediyesi harikulade bir projeye imza attı. Bu proje tam hayalimdeki kütüphane modelinin ta kendisiydi.

“Ramazan Dede Bilgievi”

Bilgi çağında okumadan bir şeyler yapmaya çalışırsak, hiçbir şey yapamayız. Bilgi çağında çocuklarımızı mutlaka kitap okumaya yönlendirmeli biz veliler de kitap okumalıyız. Çocuklarımıza kitap okumaları için güzel, nezih, modern okuma ortamları hazırlamalıyız. Onların dikkatini ve ilgisini çekecek, onların seveceği, heyecanla koşarak gidecekleri kütüphaneler yapmalıyız. Bu anlamda mutlaka kütüphanelerimizi modernize etmeliyiz.

Daha önce yazmış olduğum makaledeki maddeleri gözden geçirirsek Gerede Ramazan Dede Bilgievi’nin hedefi nasıl 12’den vurduğunu görürüz.

Halk Kütüphanesi, okullara yakın ve daha kullanışlı bir binaya taşınmalı demişim; Gerede Ramazan Dede Bilgievi bütün okulların ve öğrencilerimizin kolaylıkla ve rahatlıkla ulaşabilecekleri tam şehir merkezinde.

Kütüphane daha güncel ve bilimsel kitap ve ansiklopedilerle desteklenmeli demişim; Şu an Gerede Ramazan Dede Bilgievi’ndeki kitaplarımız pırıl pırıl,  çocuklarımızın ve velilerimizin ilgisini çeken gayet güncel kitaplar ve ansiklopediler mevcut.  İlerleyen zamanda ansiklopedi yönünden daha da geliştirilmesini umuyorum.

Kitap arşiv, kayıt ve kitap takibi, kütüphane bilgisayar programı ile tutulmalı demişim; Gerede Ramazan Dede Bilgievi’nde kitap kayıt ve takibi bilgisayar ortamında uyarı sistemli bilgisayar programı ile üye ve kitap takibi yapılıyor.

Kütüphane okuma salonları modernize edilmeli demişim; Gerede Ramazan Dede Bilgievi’nde kitap okuma ortamı gayet nezih ve iç açıcı. Öğrenci rahatlıkla kitap okuyabiliyor. Kitap okuma salonu öğrencinin ilgisini çeken modern bir ortam. Ayrıca bu ortamda veliler ve diğer istekliler pazartesi hariç haftanın her günü saat 09:00-18:00 arası kitap okuma ve bilgi evinden yararlanma imkanına sahipler.

Kütüphane; bilgisayar, yazıcı, fotokopi ve internet bağlantısı ile desteklenmeli demişim; Gerede Ramazan Dede Bilgievi’nde bilgisayarlar, yazıcılar, fotokopi makinesi ve internet bağlantısı mevcut. Öğrenciler bilgisayarlarını, interneti, yazıcı ve fotokopi makinelerini kullanarak ödevlerini hazırlayabildikleri gibi serbest zaman etkinliği şeklinde de bilgisayar ve internetten yararlanabiliyorlar. Ayrıca öğrencileri motive amaçlı yarım saat kitap okuyan öğrenci bilgisayar ve internetten yararlandırılıyor.

Kütüphaneye yerel-bölgesel, tarihi, kültürel kaynaklar kazandırılmalı. Mesela; Kastamonu ve Bolu Salnameleri, Bolu Tarihi gibi.. demişim; Şu an itibarıyla sadece tarihi kültürel kaynaklarda bir noksanlık görüyorum. İnşallah kısa zamanda bu tür kaynaklar da alınır.

Evet, Gerede Ramazan Dede Bilgievi’nin hayata geçirilmesinde önderlik eden, emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Cahilliği, kini, nefreti, hırsı karanlığa gömmek için uğraş veren ve bilgiye, bilgeliğe giden yolda mücadele eden herkesi kutluyorum.

İnşallah ilerleyen zamanda okullarımızın bünyesinde bu tür ortamlar oluşturulur. Bu tür ortamlar oluşturulmalı ki: Okuyan, okuduğunu anlayan, düşündüğünü hem sözle hem yazı ile ifade eden cesaretli, duvar arkasından küfreden değil, medeni cesareti ile yanlışın yada yanlış olduğunu düşündüğü şeyin ve kişinin karşısına ismiyle, cismiyle çıkıp fikrini açık yüreklilikle ifade eden “insan”lar yetişsin.