DR. MURAT ERGÜVEN
Han-ı Yağma

Han-ı Yağma

 

Bu sofracık, efendiler – ki iltikaama muntazır

Huzurunuzda titriyor – bu milletin hayatıdır;

Bu milletin ki mustarip, bu milletin ki muhtazır!

Fakat sakın çekinmeyin, yiyin, yutun hapır hapır…

 

Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,

Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

 

Efendiler pek açsınız, bu çehrenizde bellidir

Yiyin, yemezseniz bugün, yarın kalır mı kim bilir?

Bu nadi-i niam, bakın kudumunuzla müftehir!

Bu hakkıdır gazanızın, evet, o hak da elde bir…

 

Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,

Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

 

Bütün bu nazlı beylerin ne varsa ortalıkta say

Haseb, neseb, şeref, oyun, düğün, konak, saray,

Bütün sizin, efendiler, konak, saray, gelin, alay;

Bütün sizin, bütün sizin, hazır hazır, kolay kolay…

 

Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,

Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

 

Büyüklüğün biraz ağır da olsa hazmı yok zarar

Gurur-ı ihtiıamı var, sürur-ı intikaamı var.

Bu sofra iltifatınızdan işte ab u tab umar.

Sizin bu baş, beyin, ciğer, bütün şu kanlı lokmalar…

 

Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,

Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

 

Verir zavallı memleket, verir ne varsa, malını

Vücudunu, hayatını, ümidini, hayalini

Bütün ferağ-ı halini, olanca şevk-i balini.

Hemen yutun düşünmeyin haramını, helalini…

 

Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,

Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

 

Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak!

Yarın bakarsınız söner bugün çıtırdayan ocak!

Bugünkü mideler kavi, bugünkü çorbalar sıcak,

Atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış, çanak çanak…

 

Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,

Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!

 

Tevfik Fikret

Güzelliğin On Para Etmez

Güzelliğin On Para Etmez

 

Güzelliğin on par’etmez

Şu bendeki aşk olmasa

 

Eğlenecek yer bulaman

Gönlümdeki köşk olmasa

 

Tâbirin sığmaz kaleme

Derdin dermandır yâreme

 

İsmin yayılmaz âleme

Âşıklarda meşk olmasa

 

Kim okurdu kim yazardı

Bu düğümü kim çözerdi

 

Koyun kurt ile gezerdi

Fikir başka başk’olmasa

 

Güzel yüzün görülmezdi

Bu şak bende dirilmezdi

 

Güle kıymet verilmezdi

Âşık ve maşuk olmasa

 

Senden aldım bu feryâdı

Bu imiş dünyanın tadı

 

Anılmazdı Veysel adı

O sana âşık olmasa

 

AŞIK VEYSEL

Gülşen Ağlar

Gülşen Ağlar

 

Sözün bilmez bazı nâdan elinden

Erkân ağlar, usûl ağlar, yol ağlar

Bülbülün feryadı gonca gülünden

Gülşen ağlar, bülbül ağlar, gül ağlar

 

Her kaçan cûş edüp çağlasa seller

Açılır lâleler, sümbüller güller

Davlunbaz çalınır, çalkanır güller

Şahin ağlar, turna ağlar, tel ağlar

 

İyi ile konuş olasın iyi

Öter defter gibi sînemin neyi

Bu çarhın elinden el’aman deyi

Gedâ ağlar, sultan ağlar, kul ağlar

 

Gevherî der dertli gönlümüz hasta

Sözünü beğendir illere, dosta

Kimi abdal olup girmiştir posta

Hırka ağlar, hem post ağlar, çul ağlar

 


Kaynak: Türk Saz Şairleri, Gevheri, Koşmalar, s. 202