DR. MURAT ERGÜVEN
Sanma şâhım

Sanma şâhım herkesi sen sâdıkâne yâr olur

Sanma şâhım herkesi sen sâdıkâne yâr olur
Herkesi sen dost mu sandın belki ol ağyâr olur
Sâdıkâne belki ol bu âlemde dildâr olur
Yâr olur ağyâr olur dildâr olur serdâr olur

“Yavuz Sultan Selim Han”

Şiirin güzelliğinin yanında bir de şöyle dâhiyane inceliği var..

Sanma şâhımherkesi sen/sâdıkâne/yâr olur
Herkesi sendost mu sandın/belki ol/ağyâr olur
Sâdıkânebelki ol/bu âlemde/dildâr olur
Yâr olur/ağyâr olur/dildâr olur/serdâr olur

 


İşte Yavuz Sultan Selim in Şah İsmail ‘ e yazdığı bu çok ince manalı şiirin Günümüz Türkçesiyle yazılışı. ( Hikayeyi okuduktan sonra ne anlatmak istediğini daha iyi kavrayacaksınızdır.)


Şahım sen herkesi kendine sadık dost sanma
Sen herkesi dost sanma belki o düşmanın olur
Belki o kişi alemlerde sözü geçen olur
Dost olur düşman olur sözü geçen olur hükümdar olur.” )

Yavuz Sultan Selim Han’a ait bir beyit. Dizelerin ilk kelimeleri yukarıdan aşağıya okunduğunda aynı dizeyi verir.Bu tarzda yazılan ilk beyit olduğu söylenmektedir. Divan edebiyatında bu özelliğe vezni aher denir.

Yavuz Sultan Selim Han bu beyiti Şah İsmail’e yazmıştır. Gelelim Hikayesine ;

Yavuz şiire, edebiyata ve satranç oynamaya meraklı biridir. Aynı şekilde Şah İsmail’de de bu özellikler vardır. Sarayında ünlü şairleri barındırır ve çok iyi satranç oynar. Bunu bilen Yavuz Şahın şahın bu özelliğinden yararlanmak ister. Tebdili kıyafetle (gezgin bir abdal kılığında) şahın ülkesine gider. Hanlarda , Kervansaraylarda satranç oynayarak önüne geleni yener. Haber şaha ulaşır. Şah der ki çağırın birde benimle oynasın. Yavuz Şah’ı da yener. Şah sinirlenir ve Yavuz’a der ki: ” sen edep nedir bilmez misin? Hiç şahlar mat edilir mi?” Elinin tersiyle Yavuza bir tokat atar. Şahın kızdığını anlayan Yavuz onu yücelten şiirler okumaya başlar. İşte şahın huzurundan ayrılırkende bu şiiri okur. Ancak Şah İsmail hala onun Yavuz Sultan Selim olduğunu anlamamıştır.

Yavuz yediği tokatın acısını unutmaz. Birkaç sene sonra Çaldıran’da Şah İsmail’i yener ve ona bir mektup gönderir. Mektupta o günkü tokadın acısını aldığını söyler ve ilave eder: ” atacaksan tokadı böyle atacaksın. “

Aslında Yavuz bütün olanları şiirinde Şaha anlatmış ancak Şah anlamamıştır. Herkesin dost olmayacağını bir gün böyle kişilerin karşısına serdar olarakta çıkabileceğini söylemiştir.”

Necid Çöllerinde

Necid Çöllerinde

 

Yâ Nebi…

Şu halime bak

Nasıl ki bağrı yanar gün kızınca sahranın,

Benim de ruhumu yaktıkça yaktı hicranın.

Hârimi Pâkine can atmak istedim durdum,

Gerildi karşıma yıllarca ailem yurdum.

Tahammül et dediler, hangi bir zamana kadar,

Ne bitmez olsa tahammül, onun da bir sonu var.

Gözümde tüttü bu andıkça yandığım toprak,

Önümde durmadı artık ne hanuman ne ocak.

Yıkıldı hepsi, ben aştım diyar-ı Sudan’ı,

Üç ay tihame deyip çiğnedim beyebanı.

Kemiklerim bile yanmıştı belki sahrada,

Yetişmeseydin eğer Ya Muhammed imdada.

Eserdi kumda yüzerken serin serin nefesin,

Akarsular gibi çağlardı her tarafta sesin.

İradem olduğu gündür senin iradene râm,

Bir an olsun yollarda durmak bana oldu haram.

Bütün hayakil-i hilkat ile hasbihal ettim,

Leyâle derdimi döktüm, cibali söylettim.

Yanıp tutuşmadan yummadım gözümü,

Nücuma sor ki bu kirpikler uyku görmüş mü?

Azab-ı Hecrine katlandım elli üç senedir,

Sonunda anlıma çarpan bu zalim örtü nedir?

Üç beş sineyi hicran içinde inleterek,

Çıkan yüreklere husran mı, merhamet mi gerek.

Demir nikabını kaldır mezarı pâkinden,

Bu hasta ruhumu artık, ayırma hakinden.

nedir o meşale, nurun mu ya Resulallah

Sükûn içinde bir an geçti, sonra kısa bir âh….

 

Mehmet Akif Ersoy

Kara Toprak

Kara Toprak

 

Dost dost diye nicesine sarıldım

Benim sâdık yârim kara topraktır

Beyhude dolandım boşa yoruldum

Benim sâdık yârim kara topraktır

 

Nice güzellere bağlandım kaldım

Ne bir vefa gördüm ne fayda buldum

Her türlü isteğim topraktan aldım

Benim sâdık yârim kara topraktır

 

Koyun verdi kuzu verdi süt verdi

Yemek verdi ekmek verdi et verdi

Kazma ile döğmeyince kıt verdi

Benim sâdık yârim kara topraktır

 

Âdem’den bu deme neslim getirdi

Bana türlü türlü meyva yedirdi

Her gün beni tepesinde götürdü

Benim sâdık yârim kara topraktır

 

Karnın yardım kazmayınan belinen

Yüzün yırttım tırnağınan elinen

Yine beni karşıladı gülünen

Benim sâdık yârim kara topraktır

 

İşkence yaptıkça bana gülerdi

Bunda yalan yoktur herkes de gördü

Bir çekirdek verdim dört bostan verdi

Benim sadık yârim kara topraktır

 

Havaya bakarsam hava alırım

Toprağa bakarsam dua alırım

Topraktan ayrılsam nerde kalırım

Benim sâdık yârim kara topraktır

 

Dileğin varsa iste Allah’tan

Almak için uzak gitme topraktan

Cömertlik toprağa verilmiş Hak’tan

Benim sâdık yârim kara topraktır

 

Hakikat ararsan açık bir nokta

Allah kula yakın kul da Allah’a

Hakkın gizli hazinesi   toprakta

Benim sâdık yârim kara topraktır

 

Bütün kusurumuzu toprak gizliyor

Merhem çalıp yaralarımı düzlüyor

Kolun açmış yollarımı gözlüyor

Benim sâdık yârim kara topraktır

 

Her kim ki olursa bu sırra mazhar

Dünyaya bırakır ölmez bir eser

Gün gelir Veysel’i bağrına basar

Benim sâdık yârim kara topraktır

 

AŞIK VEYSEL