Üç Üzüm Tanesi Nasıl Üç Küp Altın Oldu?
Dr. Murat Ergüven-Araştırmacı Yazar
ÜÇ ÜZÜM TANESİ NASIL ÜÇ KÜP ALTIN OLDU?
İbrahim Ağa, Arakiyeciler Çarşısı’ndaki dükkânında takke ve arakiye (kavuğun içine giyilen ter-lik) yapıp satarak geçinen ‘sofu’ bir kimseydi.
İbrahim Ağa, bir gece rüyasında:
– Bağdad’a git, Medinetü’s-Selam Köprüsü’nden geçip İmam-ı Azam Kapısı’ndan gir. Köprünün tam karşısında bir hurma ağacı ve buna sarılı bir asma var. O asmadan üç üzüm tanesi kopar ve ye! Senin kısmetindir. Diye sabaha kadar seslenildiğini gördü. Fakat bu rüyaya pek önem vermedi. Ve ‘Hayırdır inşallah’ deyip geçti.
Doğrusu üç üzüm tanesi için o günün zor şartlarında Bağdad’a gitmeyi aklından bile geçirmedi. Ancak aynı rüyayı bir müddet sonra tekrar gördü.
Ve her gece de görmeye devam etti. Nihayet bu işin içinde bir başka iş olduğunu sezerek, ne olursa olsun Bağdad’a gitmeye karar verdi. Ve hazırlıklarını tamamladıktan sonra İstanbul’dan ayrıldı.
Uzun ve zahmetli bir yolculuktan sonra 4-5 ay içinde Bağdad’a vardı. Medinetü’s-Selâm Köprüsü’nden geçerek İmam-ı Azam Kapısı’ndan girdi. Ve köprünün tam karşısında hurma ağacına sarılı asmayı görünce yüreğine su serpildi.
Çok acıktığından önce bir lokantaya girip karnını doyurdu. Sonra, asma ağacının kimsenin malı olmadığını öğrenince, o asmadan bir salkımdan üç tane üzüm koparıp yedi.
Tatlı, hoş kokulu ve güzel bir üzümdü… Artık rüyası gerçekleşmişti; biran önce İstanbul’a dönebilirdi… İstanbul’a giden kervanın hemen bugün Cuma Namazı’ndan sonra Acem Çarşısı Kapısı’ndan kalktığını öğrendi. Fakat bu kapı şehrin taa öbür ucundaydı.
Bu sırada, deminden beri orada oturan birisi, yanına yaklaştı ve kendisinin de o tarafa gittiğini, isterse onu da götürebileceğini söyledi… Adam ile İbrahim Ağa yolda giderken, adam İbrahim Ağa’nın İstanbul’dan bugün, biraz evvel gelip aynı gün geri döneceğini öğrenince şaşırdı ve:
– Sanki o asma ağacından üç üzüm yemek için gelmişsin! Dedi.
– Doğru, zaten bunun için geldim.
Adam hayretler içinde kaldı… Bunun üzerine İbrahim Ağa bütün macerasını adama anlattı. Bu ise adamı iyice şaşırttı. Ve:
– Senin gerçekten aklından zorun var! Bir rüya için bu zahmete katlanılır mı? Mesela ben, son bir yıldır bir rüya görüyorum… Rüyamda bana ‘Kalk İstanbul’a git. Orada, Topkapı Semti’nde Arakiyeci İbrahim Ağa’nın kömürlüğünde üç küp altın var.
Çıkar, al.’ Diyorlar. Ama ben senin gibi divane olmadığımdan hiç aldırış etmiyorum. Yoksa benim için İstanbul’ gidip, o evi bulup, bir misli fazlasına satın almak çok zor bir iş değil. Fakat buna inanmadığımdan yapmıyorum.
İbrahim Ağa, işte o zaman ayağına gelen kısmetin ne olduğunu anlayarak hiç sesini çıkarmadan, hemen kervanla yola çıktı…
İstanbul’a varınca kömürlüğü yoklayıp hakikaten üç küp altın olduğunu gördü. Daha sonra altınları, fırsat buldukça kimseye çaktırmadan, yavaş yavaş daha emin bir yere taşıdı.
Sonra 1573 yılında Takkeciler Camii’ni yaptırmaya başladı. Camii 23 yılda tamamlandı.
Böylece aynı zamanda Türk çiniciliğinin ve süsleme sanatının emsalsiz örneklerini ihtiva eden bu muhteşem eser meydana geldi. Ancak çok yazık ki: bu camiin o emsalsiz çinilerinin yarısı sökülüp Avrupa’ya taşınmıştır..! (1)
_____________________________________________________________
(1) Midhad Sertoğlu, İstanbul Sohbetleri (İstnbul–1992), 151-155.