Türkiye’nin Muasır Medeniyetler Seviyesine Ulaşması İçin
Dr. Murat Ergüven-Araştırmacı
TÜRKİYE’NİN MUASIR MEDENİYETLER SEVİYESİNE ULAŞMASI İÇİN
Türkiye’nin gelişmiş ülkeler seviyesine ulaşabilmesi için yüksek katma değerli üretime odaklanması elzemdir. Bu hedefe ulaşmak, yalnızca geleneksel sanayi üretimiyle değil, aynı zamanda teknoloji, inovasyon ve kaynakların verimli kullanımıyla mümkündür. Aşağıda, bu dönüşümü gerçekleştirmek için izlenmesi gereken temel stratejiler ve somut örnekler sunulmaktadır:
1. Sanayi Üretiminin Dönüşümü
Geleneksel sanayi sektörleri, Türkiye ekonomisinin temel taşlarını oluşturmakla birlikte, yüksek katma değerli üretim için bu sektörlerin teknolojiyle entegre edilmesi gerekmektedir. Meselâ:
- Tekstil Sektörü: Akıllı tekstil ürünleri ve teknik tekstil alanlarına yönelerek global pazarda daha güçlü bir yer edinilebilir. Bugün Almanya, tekstil ihracatında yüksek katma değerli teknik tekstillere odaklanarak dünya liderleri arasında yer almaktadır. Türkiye de benzer bir strateji izleyebilir.
- Otomotiv Sanayii: TOGG gibi elektrikli araç projeleri önemli bir başlangıçtır, ancak batarya üretimi, yazılım geliştirme ve otonom sürüş teknolojileri gibi alanlara daha fazla yatırım yapılmalıdır. Küresel otomotiv pazarının 2030 yılına kadar 8 trilyon dolara ulaşması beklenirken, Türkiye bu fırsattan pay almalıdır.
2. Yeraltı Kaynaklarının Katma Değerli Üretime Dönüştürülmesi
Türkiye, bor, krom, nikel, mermer ve nadir toprak elementleri gibi zengin yeraltı kaynaklarına sahiptir. Ancak bu kaynakların büyük bir kısmı ham madde olarak ihraç edilmekte, işlenerek yüksek katma değerli ürünlere dönüştürülmemektedir.
- Bor Madeni: Türkiye, dünya bor rezervlerinin %70’ine sahip olmasına rağmen, boru ham madde olarak satmak yerine, batarya teknolojilerinde ve cam, seramik, ilaç gibi sektörlerde işleyerek ihraç edebilir. Örneğin, ABD’de Tesla ve diğer büyük firmalar bor katkılı batarya ve cam üretimine yönelmektedir. Türkiye de bu alanda teknoloji geliştirmelidir.
- Nadir Toprak Elementleri: Çin, dünya nadir toprak elementleri üretiminin %60’ını elinde bulundururken, Türkiye’nin Eskişehir’de keşfedilen rezervleri gelecekte stratejik avantaj sağlayabilir. Bu elementler, elektronik, savunma sanayii ve yenilenebilir enerji sektörleri için kritik öneme sahiptir.
3. Teknoloji ve Bilişim Üretimi: Geleceğin Anahtarı
Dünyada en büyük katma değer artık geleneksel üretimde değil, teknoloji ve bilişim sektöründe oluşmaktadır. Türkiye’nin, yazılım, yapay zekâ, siber güvenlik, büyük veri analitiği ve blockchain gibi alanlara yatırım yapması gerekmektedir.
- Yapay Zekâ ve Büyük Veri: ABD ve Çin, yapay zekâ alanında milyarlarca dolarlık yatırımlar yaparak küresel liderliği ele geçirmiştir. Türkiye’de ise HAVELSAN ve ASELSAN gibi firmalar savunma sanayiinde yapay zekâ çözümleri geliştirirken, özel sektör ve üniversiteler de bu alana daha fazla yatırım yapmalıdır.
- Savunma Sanayii ve Yerli Teknoloji: Bayraktar, ASELSAN ve Roketsan gibi firmalar, Türkiye’nin yüksek teknoloji ihracatında öne çıkan firmalar arasındadır. 2023 yılında Türkiye’nin savunma ihracatı 4.4 milyar dolara ulaşmıştır. Bu sektörün daha da genişletilmesi hem yerli üretimi teşvik edecek hem de döviz girdisini artıracaktır.
- Elektrikli Araç ve Batarya Üretimi: Küresel elektrikli araç pazarının 2030 yılına kadar 800 milyar dolara ulaşması beklenmektedir. Türkiye, TOGG’un yanı sıra batarya üretiminde de güçlü bir konuma gelmelidir. Örneğin, Çin’in batarya üretiminde dünya lideri olması, bu alana yaptığı büyük yatırımlarla mümkün olmuştur. Türkiye’nin de benzer bir strateji izlemesi gerekmektedir.
Türkiye Nasıl Kalkınır?
Türkiye’nin küresel ölçekte rekabet gücünü artırması için geleneksel üretimden yüksek teknolojiye, inovasyona ve bilgi ekonomisine geçiş yapması şarttır. Bu hedef doğrultusunda aşağıdaki adımlar kritik öneme sahiptir:
- Eğitim Reformu: STEM (bilim, teknoloji, mühendislik, matematik) odaklı insan kaynağı yetiştirilmeli, yazılım ve bilişim eğitimleri teşvik edilmelidir. Finlandiya ve Güney Kore, bu alandaki reformlarla dijital ekonomide lider ülkeler hâline gelmiştir.
- Ar-Ge Teşvikleri: Devlet, teknoloji girişimlerine sağladığı teşvikleri artırmalı ve özel sektörün Ar-Ge yatırımlarına destek olmalıdır. Güney Kore’nin Samsung ve LG gibi devleri, devlet destekli Ar-Ge politikaları sayesinde dünya liderleri olmuştur.
- Sanayi-Üniversite İş Birliği: Özel sektör ve akademi birlikte çalışarak teknoloji ve inovasyon alanında gelişmelidir. Örneğin, Almanya’daki Fraunhofer Enstitüsü modeli Türkiye’de uygulanabilir.
- Dijital Dönüşüm: KOBİ’ler ve büyük sanayi şirketleri dijitalleşmeli, Endüstri 4.0 çözümleri benimsenmelidir.
Özetle, Türkiye, ham madde ihracatçısı ve düşük katma değerli sanayi üreticisi olmaktan çıkıp, teknoloji ve inovasyon odaklı bir üretim yapısına geçerse, gelişmiş ülkeler seviyesine ulaşabilir.