Müslüman İş Adamının Dünya Hırsı ve Kanaat Dengesi
Dr. Murat Ergüven-Araştırmacı
MÜSLÜMAN İŞ ADAMININ DÜNYA HIRSI VE KANAAT DENGESİ
Günümüz dünyasında Müslüman iş insanları, küresel kapitalist sistemin içinde varlıklarını sürdürmeye çalışırken ciddi bir ikilemle karşı karşıya kalmaktadır.
Kapitalist sistemin dinamikleri, firmaları ve iş insanlarını sürekli bir büyükleme ve kâr maksimize etme yarışına sokmaktadır.
İş dünyasında ayakta kalmak ve büyümek için stratejik hamleler yapmak ve rekabete ayak uydurmak bir zorunluluk gibi görülmektedir.
Ancak, İslam’ın öngördüğü kanaat ve tevazu ilkeleri bu noktada nerede durmaktadır? Müslüman iş insanları, rekabet ve kanaat arasındaki dengenin nasıl kurulabileceği konusunda bir yol haritası oluşturmalıdır.
Bir yanda ticaretin gerektirdiği rekabet, büyüme ve kâr maksimizasyonu ilkeleri, diğer yanda ise İslam’ın öğütlediği kanaat, ölçülülük ve helal kazanç düsturları bulunmaktadır. Peki, bu iki zıt görünen kavram nasıl dengelenebilir? Müslüman iş adamları, rekabet ederken İslami değerlerini nasıl koruyabilir?
1. Rekabet ve Hırsın Sınırları
İslam, ticareti ve kazancı yasaklamaz, bilakis teşvik eder. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Rızkın onda dokuzu ticarettedir” buyurarak ticaretin önemini vurgulamıştır. Ancak İslam, hırsa dayalı, başkalarına zarar veren bir rekabeti tasvip etmez. Müslüman bir iş insanı, piyasada güçlü olmak için hırsına yenik düşmeden, adalet ve dürüstlükten ödün vermeden mücadele etmelidir.
Kur’an-ı Kerim’de, “Ve insan için ancak çalıştığının karşılığı vardır.” (Necm, 39) buyrulurken çalışmanın önemi vurgulanmış, ancak “Dünya hayatı sadece bir oyun ve eğlenceden ibarettir. Asıl hayat ahiret yurdundadır.” (Ankebut, 64) ayetiyle de dünyevi kazançların bir sınırı olduğu hatırlatılmıştır.
2. Kanaat ve Şükür Bilinci
İslam, iş hayatında sadece büyümeye ve kazanca odaklanmayı değil, elde edilen nimetlere kanaat etmeyi de öğretir. Rekabette ahlaki sınırları aşan hırs doymak bilmeyen bir kâr arayışına dönüşmemelidir. Rekabetin hırsa dönüşmesi, kazanılanın yeterli görülmemesi ve sürekli daha fazlasını istemek, insanın manevi dünyasını da tüketebilir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Gerçek zenginlik, mal çokluğu değil, gönül tokluğudur” (Buhari, Rikak 15) buyurarak kanaatin önemini vurgulamıştır.
Bir Müslüman iş insanı, elbette işini büyütebilir, daha fazla kazanabilir, ancak bunu yaparken “şükür ve kanaat bilinciyle hareket etmeli”, kazancını toplumun faydasına yönlendirmelidir.
3. Adil Ticaret ve Ahlaki Rekabet
Kapitalist sistem, genellikle “kazanan her şeyi alır” mantığına dayanır. Ancak İslam, adil ve ahlaki bir ticareti emreder. “Ölçü ve tartıyı tam yapın, insanlara eşyalarını eksik vermeyin ve yeryüzünde bozgunculuk yaparak fesat çıkarmayın” (Hud, 85) ayeti, ticari hayatta dürüstlük ve adaletin gerekliliğini ortaya koyar.
Müslüman bir iş adamı, rekabet ederken rakiplerine zarar vermemeli, hile yapmamalı ve başkalarının hakkını yememelidir. Ticaretini adil kurallar çerçevesinde sürdürerek kazancını haramdan ve faizden uzak tutmalı, sınırsız büyüme hırsı yerine sürdürülebilir ve dengeli bir iş anlayışı benimsemelidir. Adil fiyat politikaları uygulayarak müşterilerine karşı dürüst olmalı, çalışan haklarına saygı göstermeli ve kazancından ihtiyaç sahiplerine pay ayırarak topluma katkıda bulunmalıdır.
4. Sosyal Sorumluluk ve Paylaşım
İslam’ın ekonomik sisteminde zekât, infak ve sadaka gibi kavramlar büyük yer tutar. Kazancın sadece kişisel refaha değil, toplumsal faydaya da yönlendirilmesi gereklidir. Müslüman iş adamları, “çalışanlarının haklarını gözetmeli, kazançlarını paylaşmalı ve topluma fayda sağlayacak yatırımlar yapmalıdır”.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” (Müslim, İman 74) buyurarak, bireysel kazancın toplumsal bir sorumluluk taşıdığını hatırlatmıştır.
5. Uzun Vadeli ve Sürebilir Ticaret Anlayışı
İslam, kısa vadeli çıkar yerine uzun vadeli refahı ve dengeli bir ticari sistemi destekler. Bu bağlamda, Müslüman iş insanları etik değerleri göz ardı etmeden büyümeyi hedeflemeli, ahlaki ticaret anlayışıyla rakiplerinden farklı bir konum edinmelidir.
6. Dengeli Bir Yol Haritası
Müslüman iş insanlarının rekabet ve kanaat dengesini kurabilmesi için şu prensiplere dikkat etmesi gerekir:
- Helal kazanç prensibine bağlı kalmak: Faiz, haksız kazanç, aldatma gibi yollardan uzak durmak.
- Adil rekabet etmek: Rakiplere zarar vermeden, dürüst ve etik ticaret anlayışıyla hareket etmek.
- Kanaatkâr olmak, ancak tembellikten kaçınmak: Kazancını artırırken açgözlülükten sakınmak.
- Sosyal sorumluluğu gözetmek: Çalışanlara adil ücret vermek, toplumsal fayda sağlayan projelere destek olmak.
- Kazancı ahireti unutmadan yönetmek: Dünyada başarı elde ederken, ahiret bilincini kaybetmemek.
Sonuç olarak, Müslüman bir iş insanı için ticaret sadece para kazanma aracı değil, aynı zamanda bir ahlaki sorumluluktur. Rekabeti etik kurallarla yürütmek, kazancı helal yollarla elde etmek ve kanaatkâr olmak hem dünya hem de ahiret saadeti için en doğru yol olacaktır.
Rekabet ve kanaat arasındaki dengeyi kurmak, Müslüman iş insanları için büyük bir sınava dönüşmüştür. Ancak, ahlaki değerler çerçevesinde hareket eden bir iş adamı hem bu dünyada hem de ahirette kazanan olacaktır. Önemli olan, kazancın ve rekabetin ötesinde bir anlam aramak ve topluma, insanlara fayda sağlayacak bir ticaret anlayışı benimsemektir.