İslâm’a Göre Ticaret ve İş Hayatında Uyulması Gereken Temel Kurallar
DR. MURAT ERGÜVEN / ARAŞTIRMACI YAZAR
İslâmi Finans Bağımsız Denetçi / İslâmi Finansal Kurumlar ve Araçlar Uzmanı
İSLÂM’A GÖRE TİCARET VE İŞ HAYATINDA UYULMASI GEREKEN TEMEL KURALLAR
Günümüzde iş dünyası baş döndürücü bir hızla faaliyetlerini sürdürürken sert rekabet şartları iş sahiplerini ve çalışanları etik değerlerden uzaklaştırmaktadır. Çok kazanma hırsı, ayakta kalma mücadelesi, kariyer yapma ve yükselme hırsı patron ve çalışanları manevi değerlerden uzaklaşamaya ve ahlaki hassasiyetleri göz ardı etmeye zorlamaktadır.
İşte giderek uzaklaştığımız bu değerlerimize tekrar sahip çıkmazsak ve bu hasletlere bürünmezsek bu hırsın bizi bu dünyada da öbür dünyada da felakete sürükleyeceği aşikardır. Bu nedenle bu dünyada ve öbür alemde huzur içinde olmak için ferdi hayatımızda, sosyal hayatımızda ve iş hayatımızda bazı ahlaki hasletlere sahip olmamız gerekmektedir.
Ahlak ahlaktır. Bunun ferdi, sosyal veya iş ayrımı olmaz aslında. Ahlaklı insan hem kişisel hayatında hem sosyal hayatında hem de iş hayatında daima ahlaklı olması gerekir. Ancak ben burada iş hayatı üzerinden uyulması gereken ilkeleri sıralayacağım. Bir insan dürüst olmalı, adil olmalı, güvenilir olmalı ve yaşadığı topluma faydalı olmalıdır. İslâm ticaret ve iş ahlakı da adalet, dürüstlük, güven (güvenilirlik ve emanet) ve toplumsal fayda ilkelerine dayanır.
Adalet, hakkaniyeti sağlamak ve her bireye hak ettiğini vermek anlamına gelir. Ticarette adalet, tarafların haklarını korumak, ölçü ve tartıda hile yapmamak, sözleşmelere riayet etmek gibi ilkelerle uygulanır. İslam, adaleti toplumun huzur ve düzeninin temeli olarak görür ve bunu ihlal eden her türlü davranışı yasaklar. Adalet, güçlü ile zayıf, zengin ile fakir arasında ayrım yapmaksızın eşit muameleyi gerektirir.
- Kur’an: “Allah adaleti, ihsanı ve akrabaya vermeyi emreder” (Nahl, 16:90) buyurarak adaletin İslami bir yaşamın vazgeçilmez unsuru olduğunu vurgular.
- “Ölçüyü ve tartıyı adaletle tam yapın.” (En’am, 6:152) ve
- “Ölçüyü tam yapın, eksik tartmayın. İnsanların mallarını eksik vermeyin.” (Hud, 85) ayeti bu ilkeyi vurgular.
Dürüstlük, kişinin söz, eylem ve davranışlarında doğru ve güvenilir olmasıdır. Ticarette dürüstlük, aldatıcı ve yanıltıcı uygulamalardan uzak durmayı, hak ve hukuku gözetmeyi gerektirir. İnsanların güvenini kazanmak, dürüstlüğün en önemli getirilerindendir. İslam, dürüstlüğü müminin temel bir vasfı olarak kabul eder ve bu ilkeye aykırı davranışları şiddetle reddeder.
- Kur’an: “Ölçüde ve tartıda hile yapanların vay haline!” (Mutaffifin, 1) diyerek dürüst olmayanı tehditkâr bir tavırla uyarmıştır.
- Allah Rasulü (sav) de ticarette dürüstlük konusuna şu şekilde dikkat çekmiştir: “Bizi aldatan bizden değildir.” (Müslim, Îmân, 164) hadisi bu ilkeyi destekler.
Güvenilirlik genel anlamda bir kişinin ya da kurumun sözlerine, davranışlarına ve taahhütlerine sadık kalması, başkalarının ona duyduğu güveni hak etmesi demektir. Güvenilirlik, kişinin ticari ilişkilerde verdiği sözü tutması, anlaşmalara uyması ve iş yaparken doğruluk ilkesinden ayrılmamasıyla ilgilidir. Güvenilir bir kişi veya kurum, ortakları ve müşterileri tarafından saygı ve sadakatle anılır. İmanın gereği, doğruluk ve sözünde durmaktır. Yalancılık ve sözünde durmamak ise imanla zıttır.
Emanet, İslam ahlakında güvenilirlik, dürüstlük ve sorumluluk bilincinin en üst mertebesini ifade eder. Sadece mal ve mülk değil; bilgi, sır, zaman ve fırsatlar da birer emanettir. Emanete sadık kalmak hem Allah’a hem insanlara karşı büyük bir görevdir. Ticarette ve iş dünyasında, müşterilere vaat edilen ürün ve hizmet kalitesini korumak, ortakların ve çalışanların haklarına riayet etmek emanete sadakatin bir göstergesidir. Peygamber Efendimiz (sav), emanete riayeti imanın bir parçası olarak nitelendirmiş ve emanetin ihlal edilmesini kıyamet alametlerinden biri olarak görmüştür. Sonuç olarak, emanete sadakat, bireyler ve toplumlar arasında güven inşa etmek için vazgeçilmez bir ahlaki sorumluluktur. Aşağıdaki ayet ve hadisler de dürüstlük ve güvenirliğin önemine vurgu yapmaktadır.
- Kur’an: “Allah size emanetleri ehline vermenizi emreder.” (Nisa, 4:58).
- “Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük bir kusur ve kabahattır.” (Saf, 61: 2-3).
- “Münafığın alameti üçtür: Konuştuğu zaman yalan söyler, kendisine bir şey emanet edildiğinde hıyanet eder, söz verdiğinde ise sözünden cayar.” (Buharî, İman, 24).
Toplumsal fayda, bireysel çıkarların ötesine geçerek topluma katkı sağlamayı hedefleyen bir anlayıştır. İslam, iş ve ticaretin yalnızca kazanç sağlamak değil, aynı zamanda topluma hizmet etmek için bir araç olduğunu öğretir. Bu ilke, iş dünyasında hayır işleri, istihdam yaratma ve adil paylaşım gibi faaliyetlerle somutlaşır. Toplumun refahı için çalışan birey ve kurumlar hem manevi hem de sosyal açıdan kazanç elde eder.
- “Kim yiyecek maddelerini (stoklayarak) pahalılaşmasını beklerse o hatalıdır.” (Müslim, Müsâkât, 130).
- “İnsanların en hayırlısı, insanlara faydalı olandır.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 2:250).
Bu ilkeler, İslâm iş ahlakının temel taşlarını oluşturur ve bireylerin hem Allah’a hem de topluma karşı sorumluluklarını hatırlatır. Bu temel yapıtaşlarına göre İslâm ticaret ve iş ahlâkının ana ilkelerini şu şekilde maddeler halinde yazabiliriz.
İslâm ticaret ve iş ahlakının ana ilkeleri:
1. Dürüstlük ve Şeffaflık
- Ticareti aldatma, hile yapma ve yalan söyleme olmadan gerçekleştirmek.
- Ticarette doğruluktan sapmamak, hile yapmamak, aldatıcı ve yanıltıcı davranışlardan kaçınmak.
- Malların kusurlarını gizlememek ve müşteriyi yanıltmamak.
- Bu ilke, ticarette karşı tarafı bilgilendirme yükümlülüğünü ve aldatmama sorumluluğunu içerir.
- Özellikle bir malın kusurlarını gizlemek, muhatabın eksik bilgisinden yararlanarak haksız kazanç sağlamak İslam ticaret ahlakına aykırıdır.
- Bu ilke, ticaretin karşılıklı rıza ve adalet temelinde gerçekleşmesini sağlar. Bu nedenle, muhatabın bilgisizliğinden faydalanarak çıkar sağlamak hem ahlaken hem de dinen büyük bir sorumluluk ve günah olarak görülür.
2. Adalet ve Eşitlik
- Ticari ilişkilerde taraflara hakkını vermek ve denge gözetmek.
- Alıcı ve satıcı arasında adil bir ilişki kurmak, kimseyi zarara uğratmamak.
- Hakkaniyeti gözetmek, herkesin hakkını vermek ve ticarette eşitlik sağlamak.
- Tartı ve ölçülerde doğruluğu gözetmek.
3. Helal Kazanç
- Helal yollardan kazanmak ve haram olan işlerden uzak durmak.
- Faiz, kumar ve sahtekarlık gibi haram kazanç yollarından sakınmak.
- “Hiç kimse el emeği ile kazandığından daha hayırlı bir lokma yememiştir.” (Buhari, Büyû, 15)
4. Güvenilirlik ve Emanet
- İşlerin ve malların sorumluluğunu üstlenirken dürüst davranmak, güvenilir olmak ve emaneti koruma bilinciyle hareket etmek.
- İşlerde ve ticari anlaşmalarda verilen sözlere sadık kalmak, vaadini yerine getirmek.
- Verdiği sözden dönmemek, söz vererek aldatmamak, boş vaatte bulunmamak.
- Emanete riayet etmek, doğruluk ve sözünde durmak.
- Ticarette emanet, müşterilerin, ortakların ve çalışanların haklarının korunması anlamına gelir.
- İmanın gereği, doğruluk ve sözünde durmaktır. Yalancılık ve sözünde durmamak ise imanla tamamen zıttır.
5. İsraf ve Savurganlıktan Kaçınmak
- Ticari faaliyetlerde ve harcamalarda ölçülü davranmak.
- “Yiyin, için, fakat israf etmeyin.” (A’râf, 31)
6. Çalışkanlık ve Sorumluluk Bilinci
- İşlerini ciddiyetle yapmak ve tembellikten kaçınmak.
- İşverenlerin çalışanlarının haklarına riayet etmesi.
- “Çalışana ücretini alın teri kurumadan önce verin.” (İbn Mâce, Ruhûn, 4)
7. Toplumsal Faydayı Gözetmek
- İş ve ticarette bireysel çıkar yerine topluma hizmet etmeyi ve faydalı olmayı hedeflemek.
- Yalnızca bireysel çıkar yerine topluma yarar sağlayan işler yapmak.
- Ticari faaliyetlerde toplumun genel yararını ve ihtiyaçlarını gözetmek.
- Karaborsacılık yapmaktan ve mal stoklayarak fiyat yükseltmekten sakınmak.
8. Rekabet Ahlakına Riayet
- Rakiplerin itibarını zedelememek ve haksız rekabete girmemek.
- Serbest piyasa koşullarını bozmadan, karşılıklı rızaya dayalı ticaret yapmak.
9. İstişare ve Bilgi Sahibi Olmak
- Ticaret ve iş hayatında doğru kararlar alabilmek için danışmak ve bilgi sahibi olmak.
- “Onların işleri aralarında istişare iledir.” (Şûrâ, 38)
10. Sabır ve Şükür
- Ticari faaliyetlerde sabırlı olmak, geçici kazançların peşinden koşmamak.
- Kazandığı her şey için Allah’a şükretmek.
- “Sabır, imanın yarısıdır.” (Beyhakî, Şuabü’l-Îmân, 7/479)
11. Zekât ve Sadaka Verme
- Ticari kazancın zekatını vermek ve toplumda yardımlaşmayı teşvik etmek.
- “Sadaka malı eksiltmez.” (Müslim, Birr ve Sıla, 69)
12. Hakkaniyet ve Ahlaki Sorumluluk
- İşçi-işveren ilişkisinde hakların korunması ve haksızlık yapılmaması.
- “Zulümden sakının, çünkü zulüm kıyamet günü karanlıklardır.” (Müslim, Birr ve Sıla, 117)
Bu kurallar hem ferdî hem de toplumsal refahı sağlayarak İslam’ın adalet ve merhamet ilkelerini ticaret ve iş dünyasında hayata geçirmeyi hedeflemektedir.