Fenarî’nin Rüyası Ve Gözlerinin Şifası
Dr. Murat Ergüven-Araştırmacı
FENARÎ’NİN RÜYASI VE GÖZLERİNİN ŞİFASI
Molla Fenarî namıyla meşhur Şemseddin Muhammed b. Hamza el-Fenarî, (1350–1430) birçok ilim dalında tanınmış bir âlimdi. Müderrislik, kadılık, müftülük de yapmış olan Molla Fenarî, Osmanlı Devleti’nin ilk Şeyh’ül-İslâmı’dır.
Büyük âlim, dinî ilimlerinin yanı sıra fen bilimlerini de tahsil edip, kendini yetiştirdi. Böylece dinî ve fennî bilimlerde zirvedeki yerini aldı. Tasavvuf marifetlerini ise babasından ve Somuncu Baba diye tanınmış büyük velî şeyh Hamideddin-i Kayserî’den elde etmiştir.
Molla Fenarî, çeşitli mevzularda yüzden fazla eser yazmıştır. Bunlardan en kıymetlileri; fıkıh usûlüne dair iki ciltlik “Füsûlü’l- Bedayi” otuz senede tamamlanmıştır. İsâ Gûcî şerhi ise mantık ilmine dair değerli bir şerh olup, bir günde şerh edilmiştir. Bu felsefe kitabı son zamanlara kadar Osmanlı medreselerinde ders kitabı olarak okutulmuştur.
Fenarî hazretleri, Bursa kadılığı sırasında bir mahkemede Yıldırım Bayezid Han’ın şahidliğini, cemaatle namaz kılmıyor diye kabul etmemiştir. Bundan sonra Yıldırım Bayezid sarayın önüne bir cami yaptırmış ve cemaati bir daha terk etmemiştir.
Molla Fenarî, Yıldırım Bayezid Han ve Çelebi Mehmed Han zamanında pek çok âlim yetiştirmiştir. Şöhreti her tarafa yayılan Molla Fenarî’ye devlet büyükleri ve âlimler de hizmet ve itibar ederlerdi. Sultan II. Murad Han’ın da iltifat ve teveccühüne mazhar olan Molla Fenarî, yine O’nun zamanında (1424) Şeyh’ül-İslâm olmuştur.
Molla Fenarî, Bursa manastır medresesinde müderris (ders okutmanı-profesör) iken aynı zamanda kadılık (hukuk işlerini yürüten-hâkim) ve müftülük (fetva verme makamı) yapmıştır. Bunların yanı sıra nafakasını “kazzazlık” (ipek iplikçiliği) yaparak sağlayan Fenarî, kazancının çoğunu da hayır hasenata harcardı. Fenarî böylece birçok hayır müessesesi yaptırmış, vefatında ise on bin ciltten fazla kitap bırakmıştır.
Ömrünün sonlarına doğru Molla Fenarî’nin gözlerine perde inip (katarakt) görmez olmuştu.
Bu hadise hakkındaki rivayet şöyledir:
Fenarî hazretleri, hadis olarak rivâyet edilen; “Toprak âlimlerin etini yemez.” Haberini duyduğunda tereddüde düşer ve bu haberin doğruluğunu araştırmak için otuz yıl önce vefat eden hocası Alâeddin Esved Hazretlerinin (Ö. 1397) mezarını açtırıp cesedine bakar. Ve cesedin daha yeni konulmuş gibi olup, hiç bozulmadığını görür.
İçine düştüğü şüpheden arınmış olarak mezarlıktan ayrılırken gaibden bir ses şöyle dua eder: “Gönlün kanâat etimi? Gözünün feri sönesice!” Fenarî’nin gözlerine hemen o anda perde iner ve gözleri görmez olur.
Bu hadiseden sonra Fenarî, bir gece rüyasında Peygamber Efendimiz SAV’i görür.. Resûlullah Efendimiz O’na : “Tâhâ Suresi’ni tefsir eyle buyururlar. Molla Fenarî: “Ya Resûlullah! Yüce huzurunuzda Kur’an-ı Kerîm’i tefsir etmeye kudretim olmadığı gibi gözlerim de görmüyor.” Der. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem Efendimiz, kaftanının cebinden bir parça pamuk çıkarır ve mübarek tükürüğü ile ıslatıp Fenarî’nin gözlerinin üzerine koyar.
Molla Fenarî, uyandığında rüyasında Peygamber Efendimiz tarafından gözlerinin üzerine konulmuş olan pamuğun hâlâ gözlerinin üzerinde olduğunu fark eder. Gözlerinden pamuğu aldığında artık gözleri açılmış ve yeniden görmeye başlamıştır..
Fenarî hazretleri bu pamuğu saklamış ve vefat ettiğinde gözlerinin üzerine konulmasını istemiştir. Vefatında ise bu vasiyeti yerine getirilmiştir. İhtiyar molla, bu halin şükrünü eda etmek için çok yaşlı olduğu halde ikinci defa hacca gitmiş ve hac dönüşünde de vefat etmiştir. (Allah rahmet eylesin. Âmin) (1)
_____________________________________________________________________________
(1) Mecidî Mehmed Efendi, Hadâiku’ş-Şakâik (İstanbul1989), 47–51; Şemseddîn Sâmî, Kamusu’l-A’lâm (İstanbul–1314), 5/3436–3437; Bursalı Mehmed Tâhir, Osmanlı Müellifleri (İstanbul–1972), 1/313–314.