DR. MURAT ERGÜVEN
Aynı Anda Sıkı ve Gevşek Para Politikası Olur Mu?

Dr. Murat Ergüven-Araştırmacı

TÜRKİYE’DE AYNI ANDA SIKI VE GEVŞEK PARA POLİTİKASI MI UYGULANIYOR?

Ekonomik yönetimde alınan kararlar genellikle iki ana unsuru dengelemek zorundadır: Ekonomik gerçekler ve siyasi kaygılar. Özellikle Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde, seçim dönemleri ekonomik yönetim açısından kritik bir stres testine dönüşür. Hükümetler, bir yandan yüksek enflasyonla mücadele etmek için sıkı para politikası uygular, diğer yandan seçmen memnuniyetini kaybetmemek için gevşek para politikası adımları atar.

Bu durumda, hükümetler resmi olarak ilan ettikleri sıkı para politikasını devreye sokarken, perde arkasında seçmenin ekonomik sıkıntılarını hafifletecek gizli bir gevşek para politikası uygular. Böylece aynı anda hem sıkı hem de gevşek para politikası yürütülmüş olur. Peki, bu nasıl mümkün olduğunu inceleyelim.

1. Sıkı Para Politikası: Enflasyonla Mücadele İçin Resmi Strateji

Enflasyonun yükseldiği dönemlerde merkez bankaları temel politika aracı olarak faizleri yükselterek enflasyonu düşürmeye çalışır. Çünkü faiz artışıyla:

  • Bankalar kredisini daha pahalı hale getirir ve bireyler ile şirketler daha az borçlanır.
  • Piyasadaki para arzı azalır, bu da tüketim ve yatırımları yavaşlatır.
  • Tüketim azaldığı için talep enflasyonu geriler.
  • Döviz talebi düşer ve kur istikrarı sağlanır.

Meselâ, Türkiye’de 2021-2023 arasında enflasyon hızla yükseldiğinde, Merkez Bankası faiz artışına giderek sıkı para politikası uyguladı. Yüksek faiz, ekonomik durgunluğu tetiklese de uzun vadede enflasyonu düşürmek için önemli bir araçtır.

Ancak yüksek faiz, piyasadaki parayı azalttığı için vatandaşın alım gücünü düşürür ve bu durum seçim sürecinde hükümet için büyük bir risk oluşturur. Bu noktada hükümetler “gizli gevşek para politikasını” devreye sokar.

2. Gizli Gevşek Para Politikası: Vatandaşı Rahatlatma Stratejisi

Hükümetler, seçim öncesinde halkın ekonomik sıkıntısını hafifletmek ve piyasaya para akışı sağlamak için faizleri düşüremeseler bile farklı mekanizmalar kullanarak likiditeyi arttırırlar. Bunlardan bazıları şunlardır:

a) Kamu Harcamalarını Artırmak

Devlet, büyük altyapı projeleri, teşvikler ve sosyal yardımlar aracılığıyla piyasaya para enjekte eder. Böylece sıkı para politikasının neden olduğu ekonomik durgunluk dengelenmiş olur.

Meselâ:

  • Seçim öncesinde memur ve emekli maaşları yükseltir.
  • Kamu kurumları büyük projeler başlatarak piyasaya nakit akışı sağlar.
  • Devlet bankaları kredi musluklarını gevşek tutar.

b) Kamu Bankaları Aracılığıyla Kredi Teşviki Sunmak

Faizlerin yüksek olması nedeniyle özel bankalar kredi vermekten kaçınırken, kamu bankaları hükümetin talimatlarıyla daha düşük faizli krediler sunar. Bu yöntemle vatandaş harcama yapmaya teşvik edilir.

Meselâ, 2018 ve 2023 seçimleri öncesinde kamu bankaları düşük faizli konut ve ihtiyaç kredileri sunarak piyasayı canlandırdı.

3. Çift Yönlü Politikanın Sonuçları

Hem sıkı hem de gevşek para politikasını aynı anda uygulamak, kısa vadede seçmen memnuniyetini sağlasa da uzun vadede ekonomik istikrarsızlığa yol açar.

Uzun Vadeli Riskler:

  • Enflasyon tekrar yükselir.
  • Kamu borçları artar.
  • Döviz kurunda iniş ve çıkışlar olur.

4. Türkiye’de “İki Yönlü Para Politikası” Uygulanıyor mu?

Evet, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde hükümetler hem sıkı hem de gevşek para politikasını aynı anda uygulamak zorunda kalıyor. Bu durum Kısa vadede seçim ekonomisi çerçevesinde fayda sağlar. Fakat uzun vadede ekonomik istikrarsızlık riski oluşturur. Kalıcı bir çözüm sağlamak için şeffaf ve sürdürülebilir bir ekonomik politika oluşturmak gerekmektedir.

Devletler Devalüasyonu Nasıl Yapar? Mekanizma ve Etkileri

Dr. Murat Ergüven-Araştırmacı

DEVLETLER DEVALÜASYONU NASIL YAPAR? MEKANİZMA VE ETKİLERİ

Devalüasyon, bir ülkenin para biriminin diğer dövizlere karşı hükümet tarafından bilinçli olarak değerinin düşürülmesi anlamına gelir. Özellikle sabit veya yarı sabit kur rejimlerinde sıkça görülen bu uygulama, dış ticaret dengesi ve ekonomik büyüme üzerinde doğrudan etkiler oluşturur. Buna karşılık, serbest kur rejimlerinde piyasadaki arz-talep dengesine bağlı olarak yaşanan ani değer kayıpları genellikle “kur değer kaybı” veya “kur şoku” olarak adlandırılır.

Ancak, devalüasyon yalnızca bir değer kaybı süreci olarak değerlendirilmemelidir. Çünkü, bu tür müdahaleler ekonomik büyümeyi desteklemek, ihracatı teşvik etmek ve cari açığı dengelemek gibi çeşitli amaçlarla uygulanabilir. Bununla birlikte, devalüasyonun enflasyonu tetikleyebileceği, borç yükünü artırabileceği ve yatırımcı güvenini sarsabileceği de unutulmamalıdır.

Devletin bilinçli müdahaleleriyle gerçekleştirilen devalüasyon, ekonomik bir politika aracı olarak hem fırsatlar hem de riskler barındırmaktadır. Dolayısıyla, bu tür kararların uzun vadeli etkileri iyi analiz edilmeli ve sürdürülebilir bir ekonomik politika çerçevesinde değerlendirilmelidir.

Peki, devlet bir devalüasyonu nasıl uygular ve bu süreci nasıl yönetir? İşte mekanizma:

1. Merkez Bankası Müdahaleleri ile Devalüasyon

Devlet, merkez bankası marifetiyle doğrudan veya dolaylı olarak para biriminin değerini aşağıdaki yöntemlerle düşürebilir.

a) Döviz Satışlarını Kısıtlamak

Devlet, piyasada döviz arzını düşürerek yerli paranın değer kaybetmesine neden olur. Meselâ, merkez bankası piyasaya döviz arz etmediği için döviz kıtlığı yaşanır ve yerli para değersizleşir.

b) Faiz Oranlarını Düşürmek

Faiz oranları düştüğünde, yabancı yatırımcılar için yerel para birimi cazibesini kaybeder. Bu da yabancı sermayenin çıkışına ve döviz kurunun yükselmesine neden olur. Devlet, faizleri bilinçli olarak düşürerek para biriminin değer kaybını hızlandırabilir.

c) Döviz Alımlarıyla Müdahale

Merkez bankası, piyasadan yoğun şekilde döviz alarak yerel parayı zayıflatabilir. Çin, uzun yıllar boyunca ulusal para birimini zayıf tutarak ihracat rekabetçiliğini artırmıştır. Rakiplerine karşı ihracat avantajı sağlamıştır.

2. Kamu Harcamaları ve Para Arzı Artışı

a) Bütçe Açıklarının Fonlanması

Devlet, kamu harcamalarını artırarak piyasaya daha fazla yerel para sürdüğünde piyasada enflasyonu ve döviz talebini artırarak paranın değer kaybetmesine yol açar. 2001 krizi nedeniyle Türkiye, kamu açıklarını kapatmak için yüksek miktarda para bastı. Bu ise Türk Lirasının hızla değer kaybetmesine neden oldu.

b) Borçlanma Yoluyla Devalüasyon

Devlet, döviz cinsinden borçlanarak veya iç borçlanmayı artırarak piyasaya daha fazla yerli para arz eder. Bu ise para biriminin değerini düşürerek dolaylı bir devalüasyon etkisi oluşturur.

3. Vergi ve Döviz Politikaları ile Devalüasyon

a) İthalata Yüksek Vergi Uygulamak

Devlet, ithal edilen mallara yüksek gümrük vergileri koyarak döviz talebini artırabilir. Bu da maliyet artışlarına neden olur. İhracatçılar bu durumda daha fazla döviz talep eder. Bu gelişmeler sonunda yerli para değer kaybeder.

b) Döviz Çıkışını Teşvik Etmek

Devlet, sermaye çıkışlarını kolaylaştıran düzenlemeler yaparak yurt dışı yatırımları teşvik eden politikalar ve dövizle harcamaları özendiren uygulamalarla yerli paranın değer kaybetmesine yol açar.

Örnek Olay: 1994 ve 2001 Krizlerinde Türkiye’de Devalüasyon

1994 yılında Türkiye’de hükümet, kamu açıklarını finanse etmek için merkez bankasından yoğun şekilde borç aldı ve piyasaya yüksek miktarda TL sürdü. Bunun sonucu olarak enflasyon yükseldi ve dövize olan talep arttı. Sonuç? Türk lirası, dolar karşısında kısa sürede %50’den fazla değer kaybetti ve devlet resmi devalüasyon ilan etti.

Benzer şekilde, 2001 krizinde Türkiye, IMF ile anlaşma yaparak sabit kur politikasını terk etti ve TL’yi dalgalı kura bıraktı. Bu süreçte kamu borçlanması, bankacılık krizleri ve sermaye çıkışları TL’nin hızla değer kaybetmesine neden oldu.

Sonuç: Devalüasyon Devlet İçin Çözüm mü, Risk mi?

Devalüasyonun avantajları:

  • İhracatçılar için rekabet avantajı sağlar.
  • Döviz gelirlerini artırarak cari açığı düşürür.
  • İç piyasadaki yerli üretimi destekler, ithalat bağımlılığını azaltır.

Devalüasyonun riskleri:

  • Enflasyonu artırarak halkın alım gücünü düşürür.
  • Döviz cinsinden borçlu olan şirketleri ve devletleri zora sokar.
  • Yatırımcı güvenini sarsarak yabancı sermaye çıkışını hızlandırır.

Devlet, devalüasyonu bir politika aracı olarak dikkatli kullanmalıdır. Yanlış zamanlamayla yapılan bir devalüasyon, ekonomiyi derin bir krize sürükler. Ekonomik dengeleri korumak için sürdürülebilir bir döviz ve maliye politikası uygulamak gerekir.

Devalüasyon, ekonomiyi yönlendiren güçlü bir araçtır. Ancak bilinçsiz ve kontrolsüz uygulandığında ciddi sarsıntılar yaratır. İhracatı artırıp dış ticaret açığını kapatmak için yapılan bir devalüasyon, enflasyonu dizginleyemezse halkın alım gücünü eritir. Bu nedenle devlet, devalüasyonu bir çözüm değil, yalnızca son çare olarak değerlendirmelidir.

Unutulmamalı ki: Güçlü bir ekonomi, döviz kurlarını manipüle etmekle değil, üretim ve katma değer odaklı politikalarla inşa edilir.

Enflasyon, Devalüasyon ve Stagflasyon Denkleminde Türkiye’nin Durumu

Dr. Murat Ergüven-Araştırmacı

ENFLASYON, DEVALÜASYON VE STAGFLASYON DENKLEMİNDE TÜRKİYE’NİN DURUMU

1. Enflasyon, Devalüasyon ve Stagflasyon Kavramları

Ekonomik dengeler içinde enflasyon, devalüasyon ve stagflasyon birbiriyle bağlantılı dinamiklerdir. Bu üç kavram arasındaki etkileşim, özellikle gelişmekte olan ülkelerde makroekonomik istikrar açısından kritik öneme sahiptir.

  • Enflasyon: Mal ve hizmet fiyatlarının genel seviyesindeki sürekli artıştır. Talep enflasyonu, maliyet enflasyonu veya para arzının artması gibi nedenlerle ortaya çıkmaktadır.
  • Devalüasyon: Sabit veya yarı sabit kur rejimlerinde, ulusal paranın yabancı paralar karşısında resmi olarak değer kaybettirilmesidir. Bu durum ihracatı teşvik ederken ithalatı pahalı hale getirir, dolayısıyla enflasyonist etkiler oluşturur.
  • Stagflasyon: Yüksek enflasyon, ekonomik durgunluk (resesyon) ve yüksek işsizliğin aynı anda yaşandığı bir ekonomik durumdur. Klasik ekonomik teorilerle açıklanması zor olan bu durum, özellikle 1970’lerde yaşanan petrol krizleri ile literatüre girmiştir.

2. Enflasyon ve Devalüasyon İlişkisi

Türkiye gibi dışa bağımlılığı yüksek ekonomilerde enflasyon ve devalüasyon arasında güçlü bir bağ bulunmaktadır. TL’nin döviz karşısında değer kaybetmesi, ithal edilen ürünlerin maliyetini artırarak enflasyonu besler. Bu döngü aşağıdaki şekilde özetleyebiliriz:

  1. Kur Artışı (Devalüasyon) → İthal Maliyetleri Artar → Üretim Maliyetleri Yükselir → Enflasyon Artar
  2. Enflasyon Yükseldikçe Para Değeri Düşer → TL Daha Fazla Değer Kaybeder → Devalüasyon Süreci Devam Eder

Bu kısır döngü, gelişmekte olan ülkelerde “fiyat-istikrarsızlık tuzağı”na yol açmaktadır.

3. Stagflasyon ve Türkiye’nin Bu Denklemdeki Yeri

Türkiye ekonomisi, yüksek enflasyon ve büyüme arasındaki dengesizliklerin oluşturduğu bir risk bölgesinde yer almaktadır. 2022-2023 yıllarında yaşanan ekonomik gelişmeler şu faktörleri içermektedir:

  • Büyüme yavaşlarken enflasyonun yüksek seyretmesi
  • İşsizliğin yüksek olmasına rağmen fiyatların artmaya devam etmesi
  • Sıkı para politikalarının uygulanmasına rağmen fiyatların düşmemesi

Bu faktörler Türkiye’nin stagflasyon riski taşıdığını göstermektedir. Çünkü:

  1. Faiz Artışı ve Yavaşlayan Ekonomi: Türkiye, enflasyonla mücadele için faiz artırımı gibi sıkı para politikaları uygular. Ancak bu, yatırım ve tüketimi azaltarak büyümeyi yavaşlatır.
  2. Devam Eden Yüksek Enflasyon: Döviz kuru artışları ve maliyet baskıları nedeniyle fiyatlar düşmez.
  3. İstihdam Sorunu: Durgunluk ortamında firmalar yeni yatırımlardan kaçındığı için işsizlik artar.

Bu tablo, klasik ekonomik teorilere göre stagflasyonun ön koşullarını oluşturmaktadır.

4. Peki, Türkiye’nin Çıkış Yolu Nedir

Türkiye’nin bu döngüden çıkışı için bazı yapısal önlemler gereklidir:

  • Dışa Bağımlılığı Azaltmak: Enerji ve hammadde ithalatına bağımlılığı azaltacak tarım ve sanayi politikaları geliştirilmeli.
  • Verimlilik Odaklı Büyüme: Kısa vadeli teşvikler yerine uzun vadeli üretken yatırımlar teşvik edilmeli.
  • Güven Artırıcı Politikalar: Yatırımcı güvenini artıracak öngörülebilir para ve maliye politikaları uygulanmalı.

Türkiye, bu politikaları hayata geçiremediği sürece enflasyon, devalüasyon ve stagflasyon üçgeninde sıkışma riskiyle karşı karşıya kalacaktır.