Ara:

Ayrılık Hissi Nasıl Girdi Sizin Beyninize?

Ayrılık Hissi Nasıl Girdi Sizin Beyninize?

 

Müslümanlık sizi gayet sıkı, gayet sağlam,

Bağlamak lazım iken, anlamadım, anlıyamam,

 

Ayrılık hissi nasıl girdi sizin beyninize?

Fikr-i kavmıyyeti şeytan mı sokan zihninize?

 

Birbirinden muteferrik bu kadar akvamı,

Aynı milliyetin altında tutan islam’ı,

 

Temelinden yıkacak zelzele, kavmiyettir.

Bunu bir lahza unutmak ebedi haybettir…

 

Arnavutlukla, Araplıkla bu millet yürümez..

Son siyasetse bu! Hiç böyle siyaset yürümez!

 

Sizi bir aile efradı yaratmış Yaradan;

Kaldırın ayrılık esbabını artık aradan.

 

Siz bu davada iken yoksa, iyazen-billah,

Ecnebiler olacak sahibi mülkün nagah.

 

Diye dursun atalar: ‘Kal’a içinden alınır.’

Yok ki hiç bir kişiden… Millet-i merhume sağır!

 

Bir değil mahvedilen devlet-i islamiyye…

Girdiler aynı siyasetle bütün makbereye.

 

Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez;

Toplu vurdukca yürekler, onu top sindiremez.

 

Bırakın eski hükümetleri meydandakiler

Yetişir, şöyle bakıp ibret alan varsa eğer.

 

işte Fas, işte Tunus, işte Cezayir, gitti!

işte Irak’ı da taksim ediyorlar şimdi.

 

Mehmet Akif Ersoy

Atiyi Karanlık Görerek Azmi Bırakmak

Atiyi Karanlık Görerek Azmi Bırakmak

Âtiyi karanlık görerek azmi bırakmak…

Alçak bir ölüm varsa, emînim, budur ancak.

 

Dünyâda inanmam, hani görsem de gözümle.

İmânı olan kimse gebermez bu ölümle:

 

Ey dipdiri meyyit, ‘İki el bir baş içindir.’

Davransana… Eller de senin, baş da senindir!

 

His yok, hareket yok, acı yok… Leş mi kesildin?

Hayret veriyorsun bana… Sen böyle değildin.

 

Kurtulmaya azmin neye bilmem ki süreksiz?

Kendin mi senin, yoksa ümîdin mi yüreksiz?

 

Âtiyi karanlık görüvermekle apıştın?

Esbâbı elinden atarak ye’se yapıştın!

 

Karşında ziyâ yoksa, sağından, ya solundan

Tek bir ışık olsun buluver… Kalma yolundan.

 

Âlemde ziyâ kalmasa, halk etmelisin, halk!

Ey elleri böğründe yatan, şaşkın adam, kalk!

 

Herkes gibi dünyâda henüz hakk-i hayâtın

Varken, hani herkes gibi azminde sebâtın?

 

Ye’s öyle bataktır ki; düşersen boğulursun.

Ümîde sarıl sımsıkı, seyret ne olursun!

 

Azmiyle, ümidiyle yaşar hep yaşayanlar;

Me’yûs olanın rûhunu, vicdânını bağlar

 

Lânetleme bir ukde-i hâtır ki: çözülmez…

En korkulu câni gibi ye’sin yüzü gülmez!

 

Mâdâm ki alçaklığı bir, ye’s ile sirkin;

Mâdâm ki ondan daha mel’un daha çirkin

 

Bir seyyie yoktur sana; ey unsur- îman,

Nevmid olarak rahmet-i mev’ûd-u Hudâ’dan,

 

Hüsrâna rıza verme… Çalış… Azmi bırakma;

Kendin yanacaksan bile, evlâdını yakma!

 

Evler tünek olmuş, ötüyor bir sürü baykuş…

Sesler de: ‘Vatan tehlikedeymiş… Batıyormuş! ‘

 

Lâkin, hani, milyonları örten şu yığından,

Tek kol da demiyor bir tarafından!

 

Sâhipsiz olan memleketin batması haktır;

Sen sâhip olursan bu vatan batmayacaktır.

 

Feryâdı bırak, kendine gel, çünkü zaman dar…

Uğraş ki: telâfi edecek bunca zarar var.

 

Feryâd ile kurtulması me’mûl ise haykır!

Yok, yok! Hele azmindeki zincirleri bir kır!

 

‘İş bitti… Sebâtın sonu yoktur! ‘ deme, yılma.

Ey millet-i merhûme, sakın ye’se kapılma.

 

Mehmet Akif Ersoy

Dostluğun Özü Cömertliktir

Dostluğun Özü Cömertliktir

Hayatta bazı şeyler vardır, çok kıymetlidir.  Değeri az bulunuşundan kaynaklanmaktadır. Bunları hem elde etmesi zordur, hem de elde muhafaza etmesi..

Öğle değil mi? Altın, gümüş, pırlanta gibi değerli, kıymetli madenleri elde etmek ayrı bir çaba gerektirir; bunların muhafaza edilmesi belki elde edinceye kadar gösterilen çabadan daha fazla çaba ve gayret gerektirir. Bilinçsiz harcandığı gibi çalınma tehlikesi de mevcuttur.

Hayatta insan için bunlardan daha kıymetli şeyler de vardır. Mesela dostluk, arkadaşlık bunların başında gelir.

Hayatta herkesin kendi dengince dost bulması çok zor zanaattır. Bir insan onlarca yıllık hayatında belki 5-6 dost ancak edinebilir. Zaten bir insanın bir elin beş parmağından fazla dostu varsa bunu da sorgulamak lazım. Dostun, dostluğun değeri az bulunmasından kaynaklanmaktadır. Eğer bir kişinin çok dostu varsa bunun da gerçek dostluk olup olmadığı şüphelidir.

Kişiye her kişiden dost olmaz. Her kesin kendi dengince ve kafasınca dostu olması, dost bulması gayet normaldir. İnsan için dostluk, sırrı paylaşabilmektir. Yokluğu paylaşabilmektir. Varlığı paylaşabilmektir. Güzel anları, tatlı günleri paylaşabilmektir. Acıyı paylaşabilmektir. Sohbet edebilmektir.  Dostluk, dinleyebilmektir. Dostluk samimiyettir. Tahammül edebilmektir. Dostluk teklifsizce hareket edebilmektir. Dostluk, insanın en sevinçli anında yanında olabilmektir. En zor anında destek olabilmektir. Dostluk, varı da yoğu da paylaşabilmek; acıyı tatlıyı birlikte yudumlayabilmektir.

Dostluk, dostunda olanı kıskanmak değil; bilakis onda var olanı takdir etmek, dostunun nefsini kendi nefsine tercih etmektir.

Dostluk hakikaten zor zanaattır.  O yüzden herkes dost olamaz. Herkes bu yükü taşıyamaz. Dostluğun da kendince bir hukuku, yükümlülüğü vardır. Yerine getirmek icap eder.

Nice, biz dostuz diyen dostlar! Zor anda kayaya toslar.. Zaten dost olan dost kişi söylemez ikide birde biz dostuz diye. Dost olan kişinin bu sözü telaffuz etmesi kadar abes bir şey olamaz. Dost, dostluğun icabını sözle değil fiiliyatla ortaya koyar.

Dostluk kolayca elde edilebilecek bir kazanım değildir. İnsanın yıllarını alır dostluk kurmak. Onca insan vardır, hayatı boyunca dostu olmadan göçüp giden. İşte bu yüzden çok kıymetlidir dostluk. Değeri iyi bilinmeli, kaybedilmemeli, yoksa bile sahip olmak için çaba sarf edilmelidir.

Dost kendini zor zamanda belli eder.  Dostun, dostluğun kıymeti de bu yüzden zor zamanda belli olur. Elde edilmesi zor olduğu gibi muhafazası da güçtür dostluğun, kıymetli mücevherat gibi.

Aynı bu değerli madenleri muhafaza etmek nasıl çaba gerektiriyorsa dostluğu da muhafaza etmek için çaba sarf edilmelidir. Üzerinden gidilmeyen yolları nasıl çalı diken kaplarsa hukukuna riayet edilmeyen dostlukların da üzerini çalı, diken kaplar. Kalpten kalbe giden yol böylece kapanıp gider.

İnsan nasıl mücevherini muhafaza için masrafa girerse, sonsuz derece kıymetli olan dostluğu muhafaza için de maddi manevi masraf gerekir ve bu masraftan dostluğun bekası için asla kaçılmamalıdır. Dostlarımızı ne bilinçsizce harcayalım ne de dünya menfaatlerine çaldıralım.

Değerli şeyin düşmanı çok olur. Kıskançlık, haset, nefs bunların başında gelir.

Bunun için dost seçerken de gayet dikkatli davranmalıyız. Özellikle dost seçeceğimiz kişinin cimri olup olmadığına dikkat etmeliyiz. Çünkü Oscar Wilde’nin dediği gibi, Cömertlik, dostluğun özüdür Cömert olmayan kişi hiçbir şekilde dostluğun gereklerini yerine getiremez. Asla hiçbir hususta fedakârlıkta bulunamaz.

Onun için dost seçerken ya da dostluğumuzu muhafaza ederken şu hususlara fevkalade özen göstermeliyiz:

Yalancı ile dost olma, çünkü yalancı serap gibidir; uzağı yakın ve yakını ise sana uzak gösterir, yani aldatır.

Ahmakla dost olma, çünkü ahmak, sana yarar vermek isterken zarar verir;asla faydası olmaz.

Cimri ile dost olma, cimri de senden alır, ama sana vermez; lazım olanı da esirger ve o kendisine en çok muhtaç olduğun zaman seni yalnız bırakır..

Korkakla dost olma, korkak (tehlike anlarında) senden ve ebeveyninden kaçar; ihtiyacın olduğunda faydası olmaz.

Günahı hayat tarzı hâline getiren fasık kimseyle de dost olma, seni daima kötü yola sevkeder ve sonunda az bir menfaate satar.

O hâlde dost olmaya en elverişli insanlar, cömert, akıllı, güzel ahlak sahibi, sorumluluğunu bilen, dünyaya gereğinden fazla önem vermeyen, fedakâr ve hasbî kimselerdir.

Davos Gibi Bir Gerede Hayal Ediyorum..

Davos Gibi Bir Gerede Hayal Ediyorum..

İlçemiz Gerede’de yaşamak, kış aylarının sertliği göz önüne alındığında, insanın gözünü korkutuyor. Gerede, bilindiği gibi bu bölgede en çetin kış şartlarının yaşandığı bir yerdir. Karadeniz iklimi ile Karasal iklim kuşağı arasında kendine münhasır geçiş iklimine sahip Gerede’de kış şartları çok ağır geçer. Eskiler anlatır karın çok yağdığını.. Ulaşım sağlamak için tüneller kazdıklarını.. Köylerle şehir arasındaki ulaşımın günlerce  kesildiğini..  Gerede’de, son iki üç seneyi saymazsak, son yıllarda kış mevsimi pek sert geçmez olmuş ve neredeyse küresel ısınmadan burada nasibini almıştı..

Yaz mevsimi kısa, kış mevsimi uzun ve ağır şartlar altında geçen bir şehirde ne olur, ne yapılır dersiniz? Ağaç diksen bitmez, meyve sebze yetiştirsen yetişmez..!!!

Evet.. tam da bu noktada aklıma İsviçre’nin Davos kasabası geliyor işte.

Davos derken..

Haberlerde seyrederiz, duyarız Davos’u.. Küçücük bir Avrupa kasabasıdır. Dünyanın önemli toplantıları, konferansları, görüşmeleri, anlaşmaları, kongreleri burada yapılır. İklim şartları neredeyse Gerede ile aynıdır Davos’un.. Yani kış şartları orada da ağırdır. Buna rağmen bu kasaba Avrupa’nın hatta dünyanın kongre merkezi olmayı başarabilmiştir. İsviçre’nin doğusunda bulunan Davos iki köyden oluşmaktadır. 1560 metre yükseklikte bulunan  Davos yaklaşık olarak bizim Esentepe’nin yüksekliğindedir. Bu küçük kasaba, 20. yüzyılda uluslar arası üne sahip bir kış sporları merkezi olarak gelişmiştir. Davos’ta bulunan 2652 metreden 1555 metreye inen bir teleferiğin çalıştığı Parsenn pisti dünyanın en iyi kayak pistlerinden biridir. 1946’da kurulan İsviçre Dağcılık Yüksek Okulu da Davos’ta bulunmaktadır.

Son yıllarda Kızılcahamam da özel teşebbüslerin girişimleriyle turizm ve kongre merkezi olma yolunda ilerlemektedir.

Gerede’nin avantajları çok

İlçemiz Gerede ise Ankara-İstanbul arasında başkent Ankara’ya ve ticaret başkenti İstanbul’a yakın bir konumda olması, şehrin gürültüsünden ve stresten kurtulup dinlenmek ve tatlı bir  huzur almak isteyenler için gayet uygun bir Anadolu kasabası..

Gerede yaz ve kış sporları için fevkalade uygun bir şehir. Yeşili, mavisi, beyazı ve tabii güzellikleri ile turizm için bir cazibe merkezi..

Gerede, ulaşımı çabuk ve ekonomik sağlanabilecek bir yer olduğundan günü birlik toplantı, konferans, tanıtım, kongre ve benzeri yapacakların gözdesi bir yer olabilir.

Kongre turizmi için, teknolojinin sunduğu nimetler kullanılarak toplantı ve konferanslara uygun dizayn edilmiş salonları bulunan oteller/mekanlar yapılmalıdır. Ve bunu cazip hale getirmek için yaz ve kış sporlarına elverişli tesisler yapılmalıdır. Bunlarla birlikte zaten Allah’ın bize bahşettiği tabii güzellikler de düşünüldüğünde, Geredemiz  Davos’tan daha avantajlı olacaktır.

Teleferik, golf, tenis ve çim kayağı

Şehir merkezinden Esentepe’ye, Esentepe’den kayak merkezine uzanan bir teleferik hattı yine Gerede turizmi için son derece önemlidir.

Yine Esentepe’nin golf için mükemmel bir yer olacağını düşünüyorum. İlçemizde yeterince futbol sahası var kanaatindeyim. Esentepe’ye yapılacak golf sahaları da Gerede’nin turizmine önemli ölçüde katkı sağlayacaktır.  Tabi bununla birlikte tenis sporu, bisiklet sporu, dağ sporları ve çim kayağı da düşünülebilir. Ama bütün bunların merkezine kongre turizmini oturtuyorum. Yapılacak her türlü çalışma kongre turizmini destekler nitelikte olacak..

Tanıtım şart!

Geredemiz yurt içinde ve yurt dışında yeterince  tanıtımı yapıldığında uluslar arası hava alanlarına yakınlığıyla uluslar arası kongre turizmine gayet müsait olduğu görülüyor. Kongre turizmine uygun dizayn edilmiş uygun oteller ve yaz ve kış sporları için uygun tesisler yapıldığında Gerede ayrıcalıklı bir yer olarak tercih edilecek ve zamanla Gerede bir Davos olacaktır..

Durumdan vazife çıkarıp proje oluşturulacak olursa;

Şehir merkezi-Esentepe- Kayak pisti teleferik hattı

Golf sahası  ve tenis kortu

Konferans salonlu oteller

Abant İzzet Baysal Üniversitesi bünyesinde  Dağcılık ve Kayakçılık Yüksek Okulu açılması.

Evet, her şey daha kalkınmış ve modern bir Gerede için.