DR. MURAT ERGÜVEN
Ayrılık Hissi Nasıl Girdi Sizin Beyninize?

Ayrılık Hissi Nasıl Girdi Sizin Beyninize?

 

Müslümanlık sizi gayet sıkı, gayet sağlam,

Bağlamak lazım iken, anlamadım, anlıyamam,

 

Ayrılık hissi nasıl girdi sizin beyninize?

Fikr-i kavmıyyeti şeytan mı sokan zihninize?

 

Birbirinden muteferrik bu kadar akvamı,

Aynı milliyetin altında tutan islam’ı,

 

Temelinden yıkacak zelzele, kavmiyettir.

Bunu bir lahza unutmak ebedi haybettir…

 

Arnavutlukla, Araplıkla bu millet yürümez..

Son siyasetse bu! Hiç böyle siyaset yürümez!

 

Sizi bir aile efradı yaratmış Yaradan;

Kaldırın ayrılık esbabını artık aradan.

 

Siz bu davada iken yoksa, iyazen-billah,

Ecnebiler olacak sahibi mülkün nagah.

 

Diye dursun atalar: ‘Kal’a içinden alınır.’

Yok ki hiç bir kişiden… Millet-i merhume sağır!

 

Bir değil mahvedilen devlet-i islamiyye…

Girdiler aynı siyasetle bütün makbereye.

 

Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez;

Toplu vurdukca yürekler, onu top sindiremez.

 

Bırakın eski hükümetleri meydandakiler

Yetişir, şöyle bakıp ibret alan varsa eğer.

 

işte Fas, işte Tunus, işte Cezayir, gitti!

işte Irak’ı da taksim ediyorlar şimdi.

 

Mehmet Akif Ersoy

Atiyi Karanlık Görerek Azmi Bırakmak

Atiyi Karanlık Görerek Azmi Bırakmak

Âtiyi karanlık görerek azmi bırakmak…

Alçak bir ölüm varsa, emînim, budur ancak.

 

Dünyâda inanmam, hani görsem de gözümle.

İmânı olan kimse gebermez bu ölümle:

 

Ey dipdiri meyyit, ‘İki el bir baş içindir.’

Davransana… Eller de senin, baş da senindir!

 

His yok, hareket yok, acı yok… Leş mi kesildin?

Hayret veriyorsun bana… Sen böyle değildin.

 

Kurtulmaya azmin neye bilmem ki süreksiz?

Kendin mi senin, yoksa ümîdin mi yüreksiz?

 

Âtiyi karanlık görüvermekle apıştın?

Esbâbı elinden atarak ye’se yapıştın!

 

Karşında ziyâ yoksa, sağından, ya solundan

Tek bir ışık olsun buluver… Kalma yolundan.

 

Âlemde ziyâ kalmasa, halk etmelisin, halk!

Ey elleri böğründe yatan, şaşkın adam, kalk!

 

Herkes gibi dünyâda henüz hakk-i hayâtın

Varken, hani herkes gibi azminde sebâtın?

 

Ye’s öyle bataktır ki; düşersen boğulursun.

Ümîde sarıl sımsıkı, seyret ne olursun!

 

Azmiyle, ümidiyle yaşar hep yaşayanlar;

Me’yûs olanın rûhunu, vicdânını bağlar

 

Lânetleme bir ukde-i hâtır ki: çözülmez…

En korkulu câni gibi ye’sin yüzü gülmez!

 

Mâdâm ki alçaklığı bir, ye’s ile sirkin;

Mâdâm ki ondan daha mel’un daha çirkin

 

Bir seyyie yoktur sana; ey unsur- îman,

Nevmid olarak rahmet-i mev’ûd-u Hudâ’dan,

 

Hüsrâna rıza verme… Çalış… Azmi bırakma;

Kendin yanacaksan bile, evlâdını yakma!

 

Evler tünek olmuş, ötüyor bir sürü baykuş…

Sesler de: ‘Vatan tehlikedeymiş… Batıyormuş! ‘

 

Lâkin, hani, milyonları örten şu yığından,

Tek kol da demiyor bir tarafından!

 

Sâhipsiz olan memleketin batması haktır;

Sen sâhip olursan bu vatan batmayacaktır.

 

Feryâdı bırak, kendine gel, çünkü zaman dar…

Uğraş ki: telâfi edecek bunca zarar var.

 

Feryâd ile kurtulması me’mûl ise haykır!

Yok, yok! Hele azmindeki zincirleri bir kır!

 

‘İş bitti… Sebâtın sonu yoktur! ‘ deme, yılma.

Ey millet-i merhûme, sakın ye’se kapılma.

 

Mehmet Akif Ersoy

Dostluğun Özü Cömertliktir

Dostluğun Özü Cömertliktir

Hayatta bazı şeyler vardır, çok kıymetlidir.  Değeri az bulunuşundan kaynaklanmaktadır. Bunları hem elde etmesi zordur, hem de elde muhafaza etmesi..

Öğle değil mi? Altın, gümüş, pırlanta gibi değerli, kıymetli madenleri elde etmek ayrı bir çaba gerektirir; bunların muhafaza edilmesi belki elde edinceye kadar gösterilen çabadan daha fazla çaba ve gayret gerektirir. Bilinçsiz harcandığı gibi çalınma tehlikesi de mevcuttur.

Hayatta insan için bunlardan daha kıymetli şeyler de vardır. Mesela dostluk, arkadaşlık bunların başında gelir.

Hayatta herkesin kendi dengince dost bulması çok zor zanaattır. Bir insan onlarca yıllık hayatında belki 5-6 dost ancak edinebilir. Zaten bir insanın bir elin beş parmağından fazla dostu varsa bunu da sorgulamak lazım. Dostun, dostluğun değeri az bulunmasından kaynaklanmaktadır. Eğer bir kişinin çok dostu varsa bunun da gerçek dostluk olup olmadığı şüphelidir.

Kişiye her kişiden dost olmaz. Her kesin kendi dengince ve kafasınca dostu olması, dost bulması gayet normaldir. İnsan için dostluk, sırrı paylaşabilmektir. Yokluğu paylaşabilmektir. Varlığı paylaşabilmektir. Güzel anları, tatlı günleri paylaşabilmektir. Acıyı paylaşabilmektir. Sohbet edebilmektir.  Dostluk, dinleyebilmektir. Dostluk samimiyettir. Tahammül edebilmektir. Dostluk teklifsizce hareket edebilmektir. Dostluk, insanın en sevinçli anında yanında olabilmektir. En zor anında destek olabilmektir. Dostluk, varı da yoğu da paylaşabilmek; acıyı tatlıyı birlikte yudumlayabilmektir.

Dostluk, dostunda olanı kıskanmak değil; bilakis onda var olanı takdir etmek, dostunun nefsini kendi nefsine tercih etmektir.

Dostluk hakikaten zor zanaattır.  O yüzden herkes dost olamaz. Herkes bu yükü taşıyamaz. Dostluğun da kendince bir hukuku, yükümlülüğü vardır. Yerine getirmek icap eder.

Nice, biz dostuz diyen dostlar! Zor anda kayaya toslar.. Zaten dost olan dost kişi söylemez ikide birde biz dostuz diye. Dost olan kişinin bu sözü telaffuz etmesi kadar abes bir şey olamaz. Dost, dostluğun icabını sözle değil fiiliyatla ortaya koyar.

Dostluk kolayca elde edilebilecek bir kazanım değildir. İnsanın yıllarını alır dostluk kurmak. Onca insan vardır, hayatı boyunca dostu olmadan göçüp giden. İşte bu yüzden çok kıymetlidir dostluk. Değeri iyi bilinmeli, kaybedilmemeli, yoksa bile sahip olmak için çaba sarf edilmelidir.

Dost kendini zor zamanda belli eder.  Dostun, dostluğun kıymeti de bu yüzden zor zamanda belli olur. Elde edilmesi zor olduğu gibi muhafazası da güçtür dostluğun, kıymetli mücevherat gibi.

Aynı bu değerli madenleri muhafaza etmek nasıl çaba gerektiriyorsa dostluğu da muhafaza etmek için çaba sarf edilmelidir. Üzerinden gidilmeyen yolları nasıl çalı diken kaplarsa hukukuna riayet edilmeyen dostlukların da üzerini çalı, diken kaplar. Kalpten kalbe giden yol böylece kapanıp gider.

İnsan nasıl mücevherini muhafaza için masrafa girerse, sonsuz derece kıymetli olan dostluğu muhafaza için de maddi manevi masraf gerekir ve bu masraftan dostluğun bekası için asla kaçılmamalıdır. Dostlarımızı ne bilinçsizce harcayalım ne de dünya menfaatlerine çaldıralım.

Değerli şeyin düşmanı çok olur. Kıskançlık, haset, nefs bunların başında gelir.

Bunun için dost seçerken de gayet dikkatli davranmalıyız. Özellikle dost seçeceğimiz kişinin cimri olup olmadığına dikkat etmeliyiz. Çünkü Oscar Wilde’nin dediği gibi, Cömertlik, dostluğun özüdür Cömert olmayan kişi hiçbir şekilde dostluğun gereklerini yerine getiremez. Asla hiçbir hususta fedakârlıkta bulunamaz.

Onun için dost seçerken ya da dostluğumuzu muhafaza ederken şu hususlara fevkalade özen göstermeliyiz:

Yalancı ile dost olma, çünkü yalancı serap gibidir; uzağı yakın ve yakını ise sana uzak gösterir, yani aldatır.

Ahmakla dost olma, çünkü ahmak, sana yarar vermek isterken zarar verir;asla faydası olmaz.

Cimri ile dost olma, cimri de senden alır, ama sana vermez; lazım olanı da esirger ve o kendisine en çok muhtaç olduğun zaman seni yalnız bırakır..

Korkakla dost olma, korkak (tehlike anlarında) senden ve ebeveyninden kaçar; ihtiyacın olduğunda faydası olmaz.

Günahı hayat tarzı hâline getiren fasık kimseyle de dost olma, seni daima kötü yola sevkeder ve sonunda az bir menfaate satar.

O hâlde dost olmaya en elverişli insanlar, cömert, akıllı, güzel ahlak sahibi, sorumluluğunu bilen, dünyaya gereğinden fazla önem vermeyen, fedakâr ve hasbî kimselerdir.