DR. MURAT ERGÜVEN
Türkiye ve Dünya’da Tasarruf Oranları: Karşılaştırmalı Bir Analiz

Dr. Murat Ergüven / Araştırmacı Yazar

İslâmi Finans Bağımsız Denetçi- İslâmi Finansal Kurumlar ve Araçlar Uzmanı

TÜRKİYE VE DÜNYA’DA TASARRUF ORANLARI: KARŞILAŞTIRMALI BİR ANALİZ

Türkiye’de Tasarruf Oranları:

Türkiye’de tasarruf oranları, geçmiş yıllara göre nispeten istikrarlı bir seyir izlese de hâlâ dünya ortalamasının altında seyretmektedir. Türkiye İstatistik Kurumu TÜİK’in 2022 verilerine göre, 2022 yılında toplam tasarrufun Gayrisafi Yurt İçi Hasıla’ya (GSYH) oranı %30 olarak gerçekleşmiştir. 2015 yılında Türkiye’nin toplam tasarruf oranı %24,8 iken, 2016 yılında bu oran %24,5 olarak kaydedilmiştir.

Bu oran, Türkiye’nin tasarruf alışkanlıklarının ve ekonomik yapısının bir yansımasıdır. Türkiye’nin ekonomik yapısı, yüksek tüketim eğilimi, genç nüfusun harcama öncelikleri ve finansal sistemde tasarrufu teşvik eden tasarruf araçlarının sınırlılığı veya sınırlı çeşitliliği, bu oranların yükselmesini zorlaştırmaktadır ve hatta bu oranları aşağıya çekmektedir.

Dünya Genelinde Tasarruf Oranları:

Dünya Bankası verilerine göre, dünya genelinde tasarruf oranları 1974’ten bu yana %22,8 ila %26,8 arasında değişen dengeli bir seyir izlemiştir.

Dünya genelinde tasarruf oranları, ülkelerin ekonomik yapıları, kültürel değerleri ve sosyal güvenlik sistemleri gibi birçok faktörden etkilenir:

  • Japonya: Japonya’da tasarruf oranı %25 civarındadır. Ancak dikkat çeken nokta, bireysel tasarrufların azalmasına rağmen, kurumsal tasarrufların yüksekliğidir. Yaşlanan nüfusun etkisiyle bireysel tasarruflar düşüş eğilimindedir.
  • Norveç: Norveç 2022 verilerine göre; %50,92 gibi oldukça yüksek bir tasarruf oranına sahiptir ve bu tasarruf oranıyla dünya lideridir. Petrol gelirlerini stratejik bir şekilde yönlendiren Norveç, ulusal tasarruf fonlarını da etkin kullanmaktadır. Norveç’in bu yüksek tasarruf oranı, petrol gelirlerini verimli bir şekilde yöneterek geleceğe yönelik yatırımlar yapmasından kaynaklanmaktadır.
  • Çin: Dünya Bankası verilerine göre, %45’in üzerindeki tasarruf oranıyla dünya liderleri arasındadır. Çin’deki yüksek tasarruf oranı, güçlü bir tasarruf kültürü ve sınırlı sosyal güvenlik sistemine dayanmaktadır. Aile merkezli ekonomik dayanışma da bu oranı desteklemektedir.
  • Hindistan: Hindistan’da tasarruf oranı yaklaşık %30 seviyesindedir. Ekonomik büyüme ve artan gelir seviyesi, bireysel ve ulusal tasarrufların oranın artmasında etkili olmuştur.
  • ABD: Dünya ortalamasının altında kalan %18-20 aralığındaki tasarruf oranı, tüketim odaklı bir ekonomik modele sahip ABD için tipiktir. Güçlü sosyal güvenlik sistemleri ve düşük bireysel tasarruf alışkanlıkları bu durumu açıklamaktadır.
  • Almanya: Tasarruf oranı %25-30 bandında seyretmektedir. Bu tasarruf oranları, Almanya’nın güçlü ekonomisi, güçlü bireysel tasarruf alışkanlıkları ve kapsamlı sosyal güvenlik sistemine dayanmaktadır.

Türkiye ve Dünya Karşılaştırması:

Türkiye’nin dünya ortalamasına yakın %30 seviyesindeki tasarruf oranı, Hindistan ve Almanya gibi ekonomilerle benzerlik göstermekle birlikte, Norveç ve Çin gibi yüksek tasarruf oranlarına sahip ülkelere kıyasla oldukça düşüktür. Japonya’nın tasarruf oranı Türkiye’ye yakın olsa da yaşlanan nüfus ve bireysel tasarruf eğilimlerinin zayıflaması gibi farklı dinamiklere sahiptir. Bunun yanı sıra, gelişmiş ekonomilere sahip Almanya ve tüketim odaklı ABD ile de benzerlikler göstermektedir. Ancak, bireysel tasarruf eğilimleri ve finansal araçların çeşitliliği açısından farklar mevcuttur. Türkiye’nin tasarruf oranlarını artırması için bireysel tasarruf alışkanlıklarının teşvik edilmesi, finansal ürün çeşitliliğinin artırılması ve gelir düzeylerinin yükseltilmesi gerekmektedir.

Sonuç Olarak:

Türkiye’deki tasarruf oranları, dünya genelindeki ülkelerle karşılaştırıldığında hem fırsatlar hem de zorluklar barındırmaktadır. Yüksek tasarruf oranlarına sahip ülkelerde ekonomik istikrar ve bireysel tasarruf bilinci önemli bir rol oynarken, Türkiye’nin bu alanda ilerlemesi için finansal sistemde reformlara ve tasarruf kültürünün teşvik edilmesine ihtiyaç vardır.

Japonya gibi gelişmiş ülkelerden alınacak dersler ve Norveç ile Çin gibi yüksek tasarruf oranlarına sahip ülkelerin stratejileri, Türkiye için değerli bir rehber olabilir. Finansal ürün çeşitliliğinin artırılması ve bireylerin tasarrufa yönlendirilmesi, Türkiye’nin bu alandaki performansını güçlendirecektir.

Tasarruf, bireylerin geleceğini güvence altına almanın yanı sıra, ülke ekonomisinin sürdürülebilir kalkınması için hayati öneme sahiptir. Türkiye’nin tasarruf oranlarını dünya ortalamasına yaklaştırması hem bireysel refah hem de ulusal ekonomik büyüme açısından kritik bir gerekliliktir.

Türkiye’de Tasarruf Bilinci ve Elbirliği Sisteminin Önemi

TÜRKİYE’DE TASARRUF BİLİNCİ VE TASARRUF FİNANASMAN SİSTEMİNİN ÖNEMİ

Dr. Murat Ergüven / Araştırmacı Yazar

İslâmi Finans Bağımsız Denetçi- İslâmi Finansal Kurumlar ve Araçlar Uzmanı

Türkiye’nin dünya ortalamasının altındaki düşük tasarruf oranları, yatırımların dış kaynaklarla finanse edilmesine yol açarak ekonomik büyümenin sürdürülebilirliğini olumsuz etkilemektedir. Ekonomik büyümenin istikrarı ve sürdürülebilirliği için tasarruf oranlarının artırılması ve yatırımların yurtiçi tasarruflarla finanse edilmesi kritik öneme sahiptir. Büyüyen ekonomilerin en önemli parametresi tasarruf bilincidir. Tasarrufların yatırımları karşılaması ise sürdürülebilir bir büyümenin ön koşullarındandır. Bu bağlamda, Tasarruf Finansman (TF) sistemi, tasarruf bilincini artırarak sermaye birikiminin sağlanması, yatırımların hızlanması ve cari açığın düşürülmesi gibi önemli katkılar sunabilir. Yine farklı enstrümanlarla zenginleştirilen Tasarruf Finansman (TF) sistemi, ülke ekonomisi bakımından önemli avantajlar sağlayacaktır. Ayrıca, TF sistemi, ülkenin ekonomik mekanizmalarının işlerliğini güçlendirebilir ve makroekonomik kırılganlıkları azaltabilir. Ancak, yüksek enflasyon ve konut fiyatlarındaki dalgalanmalar gibi yapısal sorunlar, TF sisteminin etkinliğini azaltabilecek riskler taşımaktadır.

Benzer sistemleri başarıyla uygulayan ülkelerde, devlet, başlangıçta önemli teşvikler sağlamıştır. Türkiye’de konut fiyatlarındaki hızlı artış, 2021’e kadar TF sistemine konut edinimi için kaydolan müşterileri, 2024 itibarıyla yüksek kredi faizleri ve enflasyon nedeniyle %90 oranında daha kısa vadede ulaşılabilir olan araç finansmanına yönelmiştir.

Konut fiyatlarındaki artış, müşterileri daha kısa vadede ulaşılabilir olan araç edinimine yönlendirmektedir.

Enflasyonun iki haneli seviyelerde seyretmesi ve faizlerin yüksek olması, TF sistemine olan talebi artırmaktadır. Ancak, enflasyonun yüksek düzeylerde seyretmesi, “tasarruf finansman havuzlarında biriktirilen tasarrufların değerini korumaya yönelik önlemler” alınmasını gerekli kılmaktadır. Bu anlamda, tasarruf edenlere sağlanacak katkının yanı sıra, havuzda biriken fonların değerinin korunması amacıyla çeşitli önlemler alınmalı ya da yeni formüller geliştirilmelidir.

Sonuç olarak, Türkiye’nin ekonomik yapısı, yüksek tüketim eğilimi, genç nüfusun harcama öncelikleri ve tasarrufu teşvik eden araçların sınırlılığı nedeniyle tasarruf oranlarının yükselmesini zorlaştırmaktadır. Bireysel tasarruf bilinci yüksek tasarruf oranları ve ekonomik istikrar için önemli bir faktördür. Türkiye’nin tasarruf oranlarını artırması için bireysel tasarruf alışkanlıklarının teşvik edilmesi, finansal ürün çeşitliliğinin artırılması ve gelir düzeylerinin yükseltilmesi gerekmektedir.

Doğu Avrupa ülkeleri örneğinde ve bireysel emeklilik sisteminde olduğu gibi, TF sistemine %25 devlet desteği sağlanması, sistemi cazip hale getirerek talebi artırabilir. Bu destek, bireylerin tasarruf bilincini ve alışkanlıklarını güçlendirerek kalıcı hale getirecek ve ekonomik büyümeye katkıda bulunacaktır. Yüksek tasarruf oranları, ekonomik istikrar ve refah için kritik öneme sahiptir. Türkiye’nin bu alanda ilerlemesi, finansal reformlar ve tasarruf kültürünün teşvik edilmesiyle mümkün olabilir. Tasarruf oranlarının artırılması, bireysel refah, sürdürülebilir kalkınma ve ekonomik büyüme için gereklidir.

Bu sistem, alt ve orta gelir gruplarının küçük tasarruflarıyla özellikle konut sorununu çözmeye yönelik etkili bir model sunmaktadır.

Cevherli Câmii: Süleymaniye

CEVHERLİ CÂMİİ: SÜLEYMANİYE

Dr. Murat ERGÜVEN/Araştırmacı Yazar

Devlet-i Âli Osmanî’nin zirvede olduğu bir dönemde yapılan bu eser, döneminin ihtişamını tam anlamıyla yansıtan bir mîmarîdir. Süleymâniye, yalnız Osmanlı mîmarîsinin değil, dünya mîmarîsinin de en mümtâz (seçkin) eserlerindendir. Meşhur mîmarlık tarihçileri de bu hususta aynı kanâati taşımaktadırlar.

Bu hârika câmiin kapladığı alan,  daha önce Fatih’e ait deniz cepheli yüksek sarayın yarısını içine almaktadır.

Kanûnî, şehrin değişik semtlerinden fark edilen bu câmiyi İstanbul’un yedi tepesinden birinin üstüne devletin azâmetini, ihtişâmını gösterir şekilde yaptırmıştır.

13 Haziran 1550’de yapımına başlanıp, 7 yılda tamamlanan bu eser; Osmanlı’nın (Fatih Külliyesi’nden sonra) ikinci büyük külliyesidir. Böyle bir külliyenin 7 yıl gibi kısa bir sürede tamamlanması devrine göre son derece üstün bir başarıdır.

Bu külliyenin merkezinde câmii olmak üzere, çevresinde dârü’t-tıb, dârü’l-hadîs, dârü’l-kurra, dârü’z-ziyâfe, medreseler, sıbyan mektebi, bîmarhâne (tımarhâne), tâbhâne, hamam, kervansaray ve dükkânlar vardır.

Bu yapılar câmiin çevresinde zarâfet ve aheng âbidesi olarak bir tenâsüb (uyum) içinde araziye akılcı bir şekilde yerleştirilmiş olup, câmiin görünümünü asla engellememektedirler. Hem ayrıca külliyenin yerleşim planı, çevre (peyzaj/manzara) mimarisi bakımından da bir hârikadır.

53 m kubbe yüksekliği,  25,5 m kubbe çapı olan câmiin bu muazzam mavi taş kubbesini;  biri İskenderiye’den, biri Lübnan Baalbek, biri Topkapı Sarayı yakınları ve diğeri de Kız Taşı Semti’nden getirilen dört büyük sütun taşımaktadır.

Câmiin içine girilince, ilk dikkat çeken geniş mekân ve kubbe yüksekliğidir. Ayrıca câmiin akustik (ses dağılımı) ve havalandırma düzeni de bir mimârlık hârikasıdır.

Mihrâbda okunan Kur’an-ı Kerim, hiçbir cihaza ihtiyaç kalmadan câmiin en uzak köşesinden de duyulur. Pencere ve kapılardaki teknik ayarlama sayesinde câmiin havası da çok çabuk temizlenir.

Câmiin dört köşesinde dört minâresi vardır. Avlunun ön cephesindeki iki köşedekiler kısa ve ikişer şerefeli, câmii tarafındakiler ise daha uzun ve üçer şerefelidirler. Mîmar Sinan, bu dört minâreyle Kanûnî’nin fetihten sonraki 4. Padişah ve 10 şerefesiyle de Osmanlı padişahlarının 10.su olduğunu ifade etmiştir.

Bu minâreleri ilginç kılan başka bir unsur ise hepsinin aynı boyda olmamasıdır. Burada kubbeye yakın olan minâreler uzun, diğerleri ise kısa yapılmıştır. Böylelikle külliyeye piramit şeklinde bir görünüm kazandırılarak estetiği daha da arttırılmıştır.

Evliya Çelebi, sol taraftaki üç şerefeli minâreye ‘Cevahir Minâresi’ denildiğini söyler. Ve bunu şöyle açıklar:

“Kanûnî, bu câmii yaptırırken, binanın oturup sağlamlaşması için bir sene ara verir… Bunu duyan İran Şahı Tahmasb, bir elçiyle bin çanta para ve çeşitli mücevherler göndererek şu mektubu yazmış; ‘İşittik ki, câmii tamamlamaya kudretiniz kalmamış, yapmaktan vazgeçmişsiniz. Bu mücevherler ve malı harcayıp câmii bitirmeye gayret edin ki bu hayırlı işte bizimde payımız olsun.’

Kanûnî, buna şiddetle kızarak bin çanta parayı elçinin gözü önünde dağıttırır. Diğer mücevherleri de yine elçinin yanında, ‘Bu mücevherler benim câmiimin taşları karşınında kıymetsizdir.’ Diyerek bunları da başka taşlarla kullanmak üzere Mîmar Sinan’a verir… Koca Sinan, bu mücevherleri minârede (ve câmiin çeşitli yerlerinde) kullanır. Bunun için bu minâreye ‘Cevahir Minâresi’ denilir.”

Câmii çinilerle, mermerlerle ve İslâm yazılarıyla hârikulâde sanatkârane bezemiştir. Câmiin içi ve dışı devrinin ünlü hattatı Karahisârî tarafından sülüs yazıyla fevkalâde süslenmiştir.

Külliyenin genel görünümü ve çok incelikli hesaplarla yapılan câmii, estetik çizgilerindeki zarâfet, tenâsüb ve aheng bakımından hârikulâde bir şâheserdir.

Bizans mîmarlarının hep aşılamaz olarak gördüğü Ayasofya’yı Mimâr Sinan, Şehzâde, Selîmiye ve Süleymâniye câmileriyle aşmıştır. (1)

_____________________________________________________________

(1) Evliya Çelebi, Seyâhatnâme (Üçdal/Belde-İstanbul), 1-2/107-112; Meydan Larousse (Sabah), 18/390-391; Türk Ansiklopedisi (Ankara-1981), 30/100-103;  Ana Britannica (İstanbul-1992), 20/172-173.