DR. MURAT ERGÜVEN
Elektrikli Araçlar Gerçekten Çevre Dostu Mu?

Dr. Murat Ergüven-Araştırmacı

ELEKTRİKLİ ARAÇLAR GERÇEKTEN ÇEVRE DOSTU MU?

Son yıllarda elektrikli araçlar (EV – Electric Vehicle), çevre dostu bir ulaşım alternatifi olarak öne çıkmaktadır. Benzinli ve dizel araçlara kıyasla sıfır egzoz emisyonu sundukları için karbon ayak izini azaltma ve küresel ısınmayı yavaşlatma potansiyeline sahip oldukları belirtilmektedir. Ancak üretim süreçleri, enerji kaynağı bağımlılığı ve geri dönüşüm sorunları göz önüne alındığında, bu araçların gerçekten çevre dostu olup olmadığı tartışmaya açıktır.

Elektrik Üretimi ve Karbon Salınımı

Elektrikli araçların en büyük avantajlarından biri, doğrudan egzoz gazı salınımı yapmamalarıdır. Ancak şarj için kullanılan elektriğin nasıl üretildiği göz ardı edilmemelidir.

Bugün dünya genelinde elektrik üretiminin yaklaşık %60’ı hâlâ fosil yakıtlardan sağlanmaktadır. Kömür, petrol ve doğalgaz gibi enerji kaynakları, yüksek miktarda karbon emisyonuna neden olmaktadır. Özellikle Çin ve Hindistan gibi ülkelerde elektrik üretiminin büyük bir kısmı kömüre dayalıdır. Bu da bu ülkelerde kullanılan elektrikli araçların dolaylı olarak fosil yakıt tüketimine katkıda bulunduğu anlamına gelmektedir. Yani elektrik üretimi büyük ölçüde fosil yakıtlara bağlı ülkelerde elektrikli araçların kullanımı karbon salınımına neden olmaktadır. Meselâ, kömürden elde edilen elektrikle şarj edilen bir elektrikli aracın karbon ayak izi, bazı durumlarda benzinli bir araçtan bile yüksek olabilir. Elektrikli araçların şarj edildikleri enerji kaynağına göre çevresel etkileri değişkenlik göstermektedir.

Türkiye’de Elektrik Üretimi Kaynakları (2024 Verileri)

Türkiye’nin elektrik üretiminde yenilenebilir enerji kaynaklarının payı giderek artsa da fosil yakıtlar hâlâ önemli bir yer tutmaktadır. 2024 yılı itibarıyla Türkiye’de elektrik üretiminin kaynaklara göre dağılımı şu şekildedir:

  • Hidrolik enerji: %27,8
  • Doğal gaz: %21,3
  • Kömür: %18,9
  • Rüzgâr: %11,1
  • Güneş: %17,1
  • Jeotermal: %1,5
  • Diğer kaynaklar: %2,3

Bu veriler, Türkiye’de yenilenebilir enerji kaynaklarının payının arttığını gösterse de kömür ve doğal gaz gibi fosil yakıtların toplamda %40’lık bir paya sahip olması, elektrikli araçların şarj edilmesi için kullanılan elektriğin önemli bir kısmının hâlâ karbon salınımına neden olduğunu ortaya koymaktadır.

Elektrikli Araçlar İçin Batarya Üretiminin Çevresel Maliyeti

Elektrikli araçların çevresel etkileri yalnızca kullanım aşamasıyla sınırlı değildir. Batarya üretimi, bu araçların en büyük çevresel yüklerinden birini oluşturmaktadır. Lityum-iyon bataryalar için lityum, kobalt, nikel ve grafit gibi kritik mineraller gereklidir. Ancak, bu minerallerin çıkarılması ve işlenmesi büyük miktarda enerji tüketimi gerektirirken aynı zamanda ekolojik dengeyi bozmakta ve ciddi çevresel sorunlara neden olmaktadır.

  • Lityum Üretimi ve Su Tüketimi: 1 ton lityum üretmek için yaklaşık 500.000 litre su gerekmektedir. Şili, Bolivya ve Arjantin gibi ülkelerde lityum madenciliği nedeniyle su krizleri yaşanmaktadır.
  • Kobalt Madenciliği ve İnsan Hakları: Kobaltın büyük bir kısmı Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nde çıkarılmaktadır. Burada çocuk işçiliği ve insan hakları ihlalleri ciddi bir sorun oluşturmaktadır.
  • Karbon Salınımı: Bir elektrikli araç bataryasının üretimi, yaklaşık 8-12 ton CO₂ açığa çıkarmaktadır. Bu miktar, bir içten yanmalı motorlu aracın 100.000 kilometrede yaydığı karbon emisyonuna eşdeğer olabilir.

Elektrikli Araçların Geri Dönüşüm Sorunu

Elektrikli araçların yaygınlaşmasıyla birlikte batarya atıklarının nasıl yönetileceği önemli bir sorun hâline gelmektedir. Bugün, Lityum-iyon bataryaların geri dönüşüm oranı dünya genelinde sadece %5 civarındadır. Bu düşük oran, gelecekte büyük çevresel problemlere yol açabilecek batarya atıklarının hızla birikmesine neden olmaktadır. Bataryaların geri dönüşümü hem yüksek maliyetlidir hem de teknik açıdan zorluklar içermektedir. İçerdikleri tehlikeli kimyasallar, çevresel riskler oluştururken, geri dönüşüm sürecinde ortaya çıkan kimyasal atıklar toprak ve su kirliliğine yol açabilmektedir.

Eğer bataryaların geri dönüşüm süreci gelişmezse, elektrikli araçlar uzun vadede büyük bir atık krizine neden olabilir.

Elektrikli Araçların Gerçek Faydaları ve Zararları

Faydaları:

  • Şehir içi hava kirliliğini azaltır. Egzoz emisyonu olmadığı için karbon monoksit ve azot oksit kirliliğini önler.
  • Yenilenebilir enerji ile çalıştırılırsa çevresel avantaj sağlar. Rüzgâr ve güneş enerjisiyle şarj edildiğinde karbon salınımı azalır.
  • Sessiz çalışır. Gürültü kirliliğini azaltarak konforlu bir sürüş sunar.
  • Düşük yakıt maliyeti. Elektrik, benzin ve dizelden daha ekonomik olabilir.

Zararları:

  • Elektrik üretiminde fosil yakıt kullanımı devam ederse çevresel faydası azalır.
  • Batarya üretimi için madencilik faaliyetleri doğaya zarar verir.
  • Bataryaların geri dönüşümü yetersizdir, atık sorunu büyüyebilir.
  • Yüksek üretim maliyetleri nedeniyle hâlâ pahalı bir alternatiftir.

Elektrikli Araçlar Gerçekten Çevre Dostu mu?

Elektrikli araçların çevresel etkilerini değerlendirirken, yalnızca egzoz emisyonlarının sıfır olmasına odaklanmak yeterli değildir. Bu araçların şarj edildikleri enerji kaynağı, batarya üretiminin çevresel maliyeti ve geri dönüşüm süreçleri gibi unsurlar da göz önünde bulundurulmalıdır. Eğer elektrikli araçlar, kömür veya doğalgazdan üretilen elektrikle şarj ediliyorsa, karbon emisyonu açısından benzinli araçlardan çok da farklı olmayabilirler.

Gerçek anlamda çevre dostu bir ulaşım modeli için sadece elektrikli araçlara yönelmek yerine, yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapılması gerekmektedir. Rüzgâr, güneş ve hidroelektrik enerji gibi sürdürülebilir kaynaklardan üretilen elektrik, elektrikli araçların gerçekten çevreci olmasını sağlayabilir.

Bunun yanı sıra, batarya geri dönüşüm teknolojilerinin geliştirilmesi, çevreye verilen zararı azaltmada kritik bir rol oynayacaktır. Batarya üretimi ve geri dönüşüm süreçleri sürdürülebilir hale getirilmediği sürece, elektrikli araçların uzun vadede çevresel faydaları tartışmalı kalacaktır.

Sonuç olarak, elektrikli araçlar egzoz emisyonlarını sıfıra indirerek şehir içi hava kirliliğini azaltabilir. Ancak, bu durum onları tamamen çevre dostu yapmaz. Elektrik üretimi, batarya madenciliği ve geri dönüşüm süreçleri dikkate alındığında, bu araçların çevreye zarar vermeyen bir çözüm sunduğunu söylemek mümkün değildir. Elektrikli araçların gerçekten çevre dostu olabilmesi için şu adımların atılması gerekmektedir:

1️) Yenilenebilir Enerji Kullanımı:

Elektrikli araçların çevreye olan faydasını artırmak için şarj edildikleri elektriğin tamamen yenilenebilir enerji kaynaklarından (güneş, rüzgâr, hidroelektrik) üretilmesi gerekmektedir. Eğer elektrik üretimi fosil yakıtlara dayanıyorsa, bu araçların çevresel avantajı büyük ölçüde azalır.

2️) Batarya Üretiminde Çevresel ve Etik Sorunların Azaltılması:

Lityum, kobalt ve nikel gibi kritik minerallerin çıkarılması sırasında çevreye verilen zarar ve insan hakları ihlalleri minimize edilmelidir. Özellikle çocuk işçiliğinin yaygın olduğu kobalt madenciliği gibi sorunlar çözülmeden, elektrikli araçların sürdürülebilir olduğu iddiası eksik kalacaktır.

3️) Batarya Teknolojilerinin Sürdürülebilir Hale Getirilmesi:

Günümüz batarya teknolojileri hem enerji yoğunluğu hem de üretim süreçleri açısından çevresel maliyetler doğurmaktadır. Daha az enerji gerektiren, daha uzun ömürlü ve daha çevreci batarya teknolojileri geliştirilmelidir.

4️) Batarya Geri Dönüşüm Süreçlerinin Geliştirilmesi:

Elektrikli araç bataryalarının geri dönüşüm oranları artırılmalı, bataryalar atık olmadan tekrar kullanılabilir hâle getirilmelidir. Geri dönüşüm sürecinde kullanılan teknolojiler geliştirilmezse, batarya atıkları ilerleyen yıllarda büyük bir çevre krizine dönüşebilir.

5️) Madencilik Faaliyetlerinin Çevresel ve Sosyal Etkilerinin Minimize Edilmesi:

Batarya üretimi için gereken hammaddelerin çıkarılması sırasında ekosistemlerin tahrip edilmemesi, su kaynaklarının tükenmemesi ve madencilik faaliyetlerinin yerel topluluklar üzerinde olumsuz etkiler yaratmaması sağlanmalıdır.

Bu adımlar hayata geçirilmediği sürece, elektrikli araçlar çevre dostu bir alternatif olmaktan çok, farklı şekillerde çevreye zarar veren bir teknoloji olarak kalacaktır. Gerçek anlamda sürdürülebilir bir ulaşım sistemi için sadece elektrikli araçlara yönelmek yeterli değildir; enerji üretimi, madencilik ve geri dönüşüm süreçleri de çevreye duyarlı bir şekilde yönetilmelidir.

Bu nedenle, geleceğin araçları için sürdürülebilir bir yol haritası oluşturulmalı ve teknolojik gelişmeler bu doğrultuda ilerlemelidir.

Tasarruf Finansman Sisteminin İslâmiliği İçin “Sharia Board” (Danışma Komitesi) Olmalıdır.

DR. MURAT ERGÜVEN / ARAŞTIRMACI YAZAR

İslami Finans Bağımsız Denetçi / İslami Finansal Kurumlar ve Araçlar Uzmanı

TASARRUF FİNANSMAN SİSTEMİNİN İSLÂMİLİĞİ İÇİN “SHARİA BOARD” (DANIŞMA KOMİTESİ) OLMALIDIR

Tasarruf Finansman Sisteminin İslâmi Finans İlke ve Esaslarına Uygunluğunun Sağlanmasında; İslâmi Finans İlkeleri Bakımından Önemli Bir Unsur Olan “Sharia Board” (Danışma Komitesi) Yapılanması İlgili Mevzuatta Mutlaka Yer Almalıdır.

İbn Haldun Üniversitesi Tasarruf Finansman Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin 7 Ocak 2025 tarihinde düzenlediği “Tasarruf Finansman Sisteminin Gelişimi ve Barındırdığı Fıkhî Problemler Çalıştayı” sonrasında takipçilerimden oldukça yoğun geri dönüşler aldım.

Konuyu herkes, doğal olarak, kendi uzmanlık alanı üzerinden değerlendirdi. Ben ise sistemi bir bütün olarak ele alıyorum: iş modeli, İslami finans ve fıkhi yönleri, ayrıca ürün çeşitliliği sınırlı olan İslami duyarlılığa sahip müşteriler açısından.

Çalıştayda gündeme gelen önemli konulardan biri “faizsizlik” meselesiydi. Müzakereye katkı sağlayan akademisyen arkadaşlar, bazı şirketlerin “faizsiz” diyerek satış yaptığını ifade etti. Bu önemli bir konu.

2019 yılında Eminevim’de çalışırken düzenlediğimiz bir toplantıda, reklamlarımızda insanların dini hassasiyetlerini merkeze alan “faizsizlik” vurgusu yerine, sistemin farklı yönlerini öne çıkararak yeni bir reklam kampanyası yapılması gerektiğini dile getirmiştim.

Aynı şekilde, 2020-2021 yıllarında Tasarruf Finansman Yasa Tasarısı üzerine çalışırken de sistemin işleyişinin İslami finans ilke ve esaslarına uygunluğuna vurgu yapıldı. Yasa ve yönetmelikte bu ifadeler ağırlıklı bir şekilde yer aldı. Ancak İslami finans esaslarına uygunluğu sağlamada önemli bir unsur olan “sharia board” (danışma komitesi) yapılanmasının oluşturulması, ilgili mevzuatta yer almadı.

Oysaki danışma komitesi oluşturulması büyük bir gerekliliktir. İslami finans ilke ve esaslarına göre faaliyet gösteren kurumlar, yönetim kuruluna bağlı ancak icradan bağımsız bir “danışma komitesi” kurmalı veya bu hizmeti dışarıdan sağlamalıdır.

İslami finansal ürünler sunmak isteyen bir kurumun ilk adımı, “Sunulacak ürün ve hizmetlerin İslam hukukuna uygunluğunun denetlenmesi ve faaliyetlerin bu ilkelere uygun şekilde yürütülmesi” için bir “sharia board” veya en azından bir “sharia counselor” (İslami finans danışmanı) atamak olmalıdır. Hatta İslami finansal ürünler sunmak isteyen bir kurum için en önemli gerekliliklerden biri, bir “Sharia Supervisory Board” (İslami Denetleme Kurulu) varlığıdır.

Kanun koyucu ilgili mevzuata bu temel yapıyı düzenlediğinde, faizsizlik unsuru şirketler için yalnızca bir “PR stratejisi” olmaktan çıkar; bunun yerine İslami finans esaslarının bir gereği olarak sistemin ayrılmaz bir parçası haline gelir. Böylece hem ‘tasarruf finansman sistemi’ barındırdığı fıkhî problemlerden önemli ölçüde kurtulmuş olur hem de müşteriler doğru şekilde bilgilendirilmiş olur.

#tasarruffinansmansistemi #tfs #birevim #eminevim #fuzulev #katılımevim #sinpaşyts #imece #ibnhaldun #fkb  #tasarruf #islamifinans #shariaboard #katılımfinans

Nominal Değer ve Reel Değer Nedir?

Dr. Murat Ergüven | Ekonomi & Finans 

NOMİNAL DEĞER VE REEL DEĞER NEDİR?

  1. Nominal Değer Nedir?
    • Nominal Değer, bir ekonomik büyüklüğün cari fiyatlarla (mevcut fiyatlarla) ifade edilen değeridir. Nominal değer bir kıymetin üzerinde yazan değerdir.
    • Meselâ:
      • T.C. Hazine Müsteşarlığı tarafından çıkarılan her bir devlet iç borçlanma senedinin (DİBS) nominal değeri, üzerinde fiilen yazan değer olan 100 TL’dir.
      • Aynı şekilde 200 TL banknotun nominal değeri üzerinde yazan değer olan 200’dir.

    Özellikleri:

    • Enflasyondan arındırılmamış bir değerdir.
    • Doğrudan piyasa fiyatlarını yansıtır.
    1. Reel Değer Nedir?
    • Reel Değer, enflasyon etkisinden arındırılmış bir ekonomik büyüklüğü ifade eder. Bir başka ifadeyle nominal değer alım gücünü temsil etmezken, reel değer paranın satın alma gücünü de temsil eden gerçek değer anlamına gelmektedir.
    • Reel değer, nominal değer ile birlikte fiyat değişimlerini (enflasyon oranlarını) dikkate alarak hesaplanır.
    • Paranın reel değerini enflasyon, döviz kuru gibi olgular etkiler.

    Meselâ:

    • Belli bir tarihte 100 TL ile satın alınabilecek x miktar “A” malı ya da hizmeti var. Daha ileri bir tarihte 100 TL ile satın alınacak “A” malı ya da hizmeti için miktar x’ten küçük ise 100 TL’nin reel değeri düşmüştür. Yani 100 TL’nin nominal değeri üzerinde yazan değer iken, reel değeri 100 TL ile alabileceklerinizdir. 100 TL ile alabilecekleriniz azaldı ise paranın reel değeri düşmüştür.
    • Ekonomi ile ilgili olan herhangi bir istatistiğin nominal değeri, verilen zamandaki para biriminin değeriyle ölçülür. Reel değer ise aynı istatistiğin enflasyona göre ayarlandıktan sonraki halini gösterir. Herhangi bir ekonomiye ait istatistiki verinin nominal değeri, o verinin o dönemdeki fiyat düzeyine bakılarak oluşmuştur. Diğer yandan, aynı verinin reel değeri, enflasyona göre düzeltilmiştir. Ekonomide genel olarak reel değere daha çok önem verilmektedir.

    Meselâ:

    • 2025 yılında maaşınız 10.000 TL (nominal değer) ama 2025’te enflasyon oranı %20 ise, bu maaşın reel değeri, enflasyonun satın alma gücü üzerindeki etkisi dikkate alınarak daha düşük olacaktır.

    Sonuç olarak:

    • Nominal Değer, yüzeydeki görünümü, yani parasal değeri yansıtır. Ancak bu değerin ekonomik gücünü anlamak için Reel Değer analiz edilir.
    • Reel Değer, enflasyonun etkisini hesaba katarak bireyler ve ekonomiler için daha gerçekçi bir tablo sunar.

    Bu kavramlar, ekonomik analizlerde gelirler, büyüme oranları, yatırımlar ve tasarrufların değerlendirilmesinde kritik bir öneme sahiptir.