Kaynaklar Gerçekten Kıt, İhtiyaçlar Sınırsız Mı?
Dr. Murat Ergüven-Araştırmacı
KAYNAK KITLIĞI VE İHTİYAÇLAR ÜZERİNE DERİNLEMESİNE BİR DEĞERLENDİRME
Ekonomi bilimi, “insan ihtiyaçları sınırsız, ancak kaynaklar kıttır” varsayımı/tezi üzerine kuruludur. Bu anlayış, bütün ekonomik sistemin işleyişini şekillendirir ve kıt kaynakların en iyi şekilde nasıl tahsis edilmesi gerektiğine dair yöntemler geliştirilmesini öngörür. İslâmî ekonomi anlayışı ise, Allah’ın yarattığı kaynakların sınırsız olduğunu, asıl kıtlığın israf, adaletsizlik ve kötü yönetimden kaynaklandığını söyler.
Yine İslâmî ekonomi anlayışı, insanın ihtiyacını karşılaması gerektiğini kabul etmekle birlikte, ihtiyaçlarını sınırlaması ve israftan kaçınması gerektiğini de vurgular. İslâm’a göre Allah tarafından yaratılmış kaynaklar sınırsızdır, ancak insan tarafından üretilen kaynaklar kıttır.
Bugün dünya nüfusu artarken gıda, su, enerji gibi kaynakların tükendiği ve kıtlık krizinin büyüdüğü sıkça dile getirilir. Ancak mesele gerçek bir kıtlık mı, yoksa insan eliyle oluşturulmuş bir kıtlık algısı mı sorusuna dayanır. Dünya üzerinde milyarlarca insanın gıdaya erişimde sıkıntı yaşaması, kaynakların yetmemesinden değil; servetin belli ellerde toplanması, israf ve bilinçsiz tüketimden kaynaklanmaktadır.
Bu makalede, ekonomi biliminin kıtlık ve ihtiyaç kavramlarının ne anlama geldiği, İslâmî anlayışta bu kavramları nasıl ele alındığı, kaynak yönetiminin nasıl olması gerektiği ve adaletli bir ekonomik sistemin nasıl kurulabileceği detaylı bir şekilde ele alınacaktır.
1. Ekonomi Biliminde Kıtlık ve İhtiyaç Kavramları
a) İhtiyaçların Sınırsızlığı Ne Anlama Geliyor?
Ekonomi bilimine göre, insanların istek ihtiyaçları sınırsızdır. Bu, insanların temel ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra daha fazla mal ve hizmet talep etmeye devam edecekleri anlamına gelir. Yani, bir birey belirli bir gelire sahip olsa da sürekli daha fazla tüketme eğiliminde olabilir.
Meselâ:
- Bir insanın barınma ihtiyacı vardır, ancak küçük bir ev yerine büyük bir ev istemesi mümkündür.
- Temel bir telefon ihtiyacını karşıladıktan sonra, daha gelişmiş bir model satın almak isteyebilir.
- Bir kişi temel gıdaya eriştikten sonra, lüks restoranlarda yemek yemek isteyebilir.
Ekonomi bilimi, insanların yalnızca hayatta kalmak için değil, daha fazla refah ve konfor için de sürekli yeni ihtiyaçlar üreteceğini varsaymaktadır. Bu yüzden ekonomi, kaynakların nasıl tahsis edilmesi gerektiğine dair çözümler üretmeye çalışıyor. Bu durum, kaynakların kıt olduğu ve insanların her istediğini elde edemeyeceği düşüncesini doğuruyor. Çünkü sınırsız ihtiyaçları karşılamak için mevcut kaynaklar ve üretim süreçleri yetersiz kalabilir.
Ancak burada kritik bir nokta vardır: Gerçek kıtlık mı yaşanıyor, yoksa insanlar tüketim yarışına girdiği için mi kıtlık ortaya çıkıyor?
- Kaynak kıtlığı, çoğu zaman yanlış dağıtımdan kaynaklanır.
- Dünya nüfusunu besleyecek kadar gıda üretilmesine rağmen, milyonlarca insan açlıktan ölmektedir.
- Temiz su kaynakları hâlâ geniş alanlara yayılmışken, bazı toplumlar susuzluk çekmektedir.
O halde kıtlık meselesini sadece doğal kaynakların azlığına bağlamak, büyük bir yanılgıdır.
b) Kaynakların Kıtlığı Ne Anlama Geliyor?
Ekonomi bilimine göre kıtlık, insanların her istediğini elde edememesi ve tercih yapma zorunluluğu ile karşı karşıya kalmasıdır. Buradaki kıtlık, mutlak anlamda bir yokluk değil, ekonomik üretim süreçleriyle bağlantılı bir kıtlıktır.
Meselâ:
- Dünya üzerinde bolca su bulunmasına rağmen, temiz içme suyu bazı bölgelerde kıt olabilir. Çünkü suyun arıtılması ve dağıtımı ekonomik süreçler gerektirir.
- Altın, petrol ve doğalgaz gibi kaynaklar doğada bulunur, ancak bunların çıkarılması ve işlenmesi ekonomik maliyet gerektirir.
- Çalışan insan sayısı sınırlıdır; bu yüzden iş gücü de kıt bir kaynaktır.
Bu nedenle, ekonomi bilimi “insanların her istediğini elde edemeyeceğini” kabul eder ve kaynakların en iyi nasıl kullanılacağını analiz eder.
2. İslâmî Ekonomide Kıtlık ve İhtiyaç Kavramları
İslâm’a göre Allah tarafından yaratılmış kaynaklar sınırsızdır. Allah’ın yarattığı kaynaklar insanın ihtiyacını karşılamaya yeterlidir. Ancak insan tarafından üretilmiş kaynaklar kıt olabilir. İslâmî anlayış, insanın her istediğini elde etmeye çalışmasının doğru olmadığını ve tüketimin bilinçli bir şekilde yapılması gerektiğini vurgulamaktadır.
Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmaktadır:
“Yeryüzünde olanların hepsini sizin için yaratan O’dur.” (Bakara Suresi, 29)
Bu ayet, Allah’ın yarattığı kaynakların insanlık için yeterli olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Ancak İslâm, bu kaynakların israf edilmemesi, adaletli dağıtılması ve dengeli tüketilmesi gerektiğini vurgular.
“Onlar harcadıklarında ne israf ederler ne de cimrilik ederler; harcamaları bu ikisi arasında dengeli olur.” (Furkan Suresi, 67)
Bu ayetten anlaşıldığı gibi, insanın tüketim alışkanlıklarını kontrol etmesi ve aşırıya kaçmaması gerekmektedir. İhtiyaçların sınırsız olduğunu düşünmek, insanı israfa ve doyumsuzluğa sürükler.
İslâmî anlayış, kaynakların tükenme tehlikesiyle karşı karşıya kalmasının ana sebebini israf ve adaletsiz dağıtım olarak görür.
Buna göre:
- İnsan her istediğini elde etmeye çalışmak yerine, gerçekten neye ihtiyacı olduğunu belirlemelidir.
- Kaynakların yetmemesi değil, bilinçsiz tüketim kıtlık algısını oluşturmaktadır.
- Kaynaklar bilinçli kullanılmazsa, insanlar kıtlıkla karşılaşabilir.
- Kaynakları adaletli dağıtan bir sistemde kıtlık kavramı anlamsız hale gelir.
- Kıtlık, adaletsiz dağıtım ve israf nedeniyle ortaya çıkar.
3. Kaynakların Doğru Yönetimi: İslâmî Çözümler
İslâmî ekonomiye göre kaynakların kıtlık algısına düşmeden verimli şekilde yönetilmesi için üç temel ilke vardır:
a) Adaletli Dağıtım
İslâm, kaynakların ve servetin belli bir kesimin elinde birikmesini önlemek için zekât, sadaka ve infak gibi sosyal adalet mekanizmaları getirmiştir.
Kur’an’da şöyle buyrulur:
“Böylece o mallar, içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir servet olup çıkmasın.” (Haşr Suresi, 7)
Bu ayet, servetin sadece belli kesimlerin elinde toplanmaması gerektiğini gösterir. İslâmî ekonomi, servetin toplumda adaletli bir şekilde dolaşmasını sağlayacak düzenlemeler içerir.
Bugün dünyada büyük şirketler ve zengin ülkeler, kaynakları tekelleştirerek küresel çapta kıtlık algısı oluşturmaktadır. Kaynak kıtlığı algısını aşmanın en temel yollarından biri, kaynakların adil dağıtılmasıdır. Oysa İslâmî sistemde servetin adaletli paylaşımı teşvik edilir.
- Zekât ve sadaka, fakirlerin de ekonomik sisteme dahil olmasını sağlar.
- Miras hukuku, servetin tek elde birikmesini önler.
- Faiz yasağı, zenginlerin fakirleri sömürmesini engeller.
b) Üretkenliğin Artırılması
İslâm, insanları tembellikten uzak durmaya, çalışmaya ve üretken olmaya teşvik eder.
“İnsan için ancak çalıştığının karşılığı vardır.” (Necm Suresi, 39)
Bu ayet, ekonomik kalkınmanın ancak üretkenlikle mümkün olduğunu gösterir. Tembellik ve kaynakların verimsiz kullanımı, kıtlık sorununu derinleştirir.
İslâmî ekonomik anlayışta, teknolojik gelişmeler desteklenir, toprakların işlenmesi, ticaret, sanayinin geliştirilmesi, kaynakların ve emeğin verimli kullanılması teşvik edilir.
Kaynak kıtlığı algısı, insanların üretkenlikten uzaklaşmasıyla ortaya çıkar. Eğer insanlar üretmeye devam ederse, kıtlık ortadan kalkar.
c) İsrafın Önlenmesi
Günümüz dünyasında kıtlık algısının en büyük sebeplerinden biri israftır. Kaynak kıtlığını ortadan kaldırmanın yolu, bilinçli tüketim ve israfın önlenmesidir.
“Yiyin için, fakat israf etmeyin. Çünkü Allah israf edenleri sevmez.” (A’râf Suresi, 31)
İsraf hem bireysel hem de toplumsal olarak kıtlık algısını derinleştirir. Bugün dünyada gıda kıtlığı yaşanırken, diğer tarafta tonlarca gıda israf edilmektedir.
- Tüketim çılgınlığı ve lüks harcamalar, kaynakların dengesiz kullanımına neden olur.
- Kapitalist ekonomi, insanları sürekli daha fazla tüketmeye teşvik ederek kıtlık hissi oluşturur.
- İslâm, ihtiyacı karşılayacak kadar tüketimi teşvik eder; aşırı harcamaları ve lüks tüketimi reddeder.
4. Kaynaklar Kıt mı, Kıtlık Gerçek mi, Algı mı?
- Allah’ın yarattığı kaynaklar sınırsızdır, ancak insanlar tarafından üretilmiş kaynaklar kıt olabilir.
- Kaynak kıtlığı, büyük ölçüde israf ve kötü yönetimden kaynaklanmaktadır.
- Ekonomik kıtlık kavramı, servetin adaletsiz dağıtımından ve bilinçsiz tüketimden beslenmektedir.
- İslâmî ekonomi, kaynakların verimli kullanımını, üretkenliği ve adil dağıtımı esas alarak kıtlık sorununu ortadan kaldırır.
Gerçek kıtlık, insanların açgözlülüğüdür. Eğer israfı bırakır, paylaşımı artırır ve üretkenliği yükseltirsek, kıtlık diye bir şey kalmaz.
Sizce dünya kaynakları gerçekten yetersiz mi, yoksa yanlış yönetim mi bizi kıtlığa sürüklüyor?