“Oku” ve “Ye” Emirleri Arasındaki Derin Anlam

DR. MURAT ERGÜVEN / ARAŞTIRMACI

ALLAH’IN İLK EMRİ “OKU!” VE ŞEYTANIN İLK EMRİ “YE!”

İnsanlık tarihi, iki temel emir arasında şekillenmiştir: Allah’ın ilk emri “Oku!” ve şeytanın ilk emri “Ye!”. Ancak bu iki emir sadece kelime anlamlarıyla ele alındığında derinlikli bir kavrayıştan uzak kalınır. Gerçekte, bu emirler insanın varoluşsal yolculuğunu, bilgi ve irade arasındaki mücadeleyi, nefsin ve aklın karşı karşıya gelişini temsil eder. Allah’ın “Oku!” emrinin tam anlamıyla anlaşılması, insanı yücelten bir sürecin başlangıcıdır. Buna karşın, şeytanın “Ye!” emri ise nefsin kontrolsüz arzularına teslimiyeti ve insanın düşüşünü simgeler.

“Oku!”: Bilgiyle Aydınlanan Yol

Kur’an-ı Kerim’in ilk inen ayeti “İkra’!” (Oku!) emridir. Bu, İslam’ın bilgiye, düşünmeye ve öğrenmeye verdiği önemin en açık göstergesidir. Ancak burada kastedilen sadece yazılı metinleri okumak değil, insanı, evreni ve hakikati okumak, idrak etmek, anlamak ve bu doğrultuda hareket etmektir. Gerçek “okuma”, bir kitabın satırlarını geçmekten çok, görünenin ardındaki anlamı kavramak, olayları hikmet çerçevesinde değerlendirebilmek ve insanın yaratılış gayesini anlamasına vesile olacak bir bilinç kazanmaktır.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.), “İlim öğrenmek kadın-erkek her Müslümana farzdır” buyurarak bilginin değerini vurgulamıştır. Bilgi, insana sorumluluk yükler; ona irade ve ahlak kazandırır. Allah’ın ilk emri, insanı ilim yoluyla şerefli bir varlık haline getirme çağrısıdır. Ancak bu emrin gereği yerine getirilmez, ilim, hikmetle birlikte kullanılmazsa insan karanlıkta kalmaya ve kolayca aldatılmaya mahkûm olur.

“Ye!”: Şeytanın İnsanı Aldatışı

Şeytanın ilk emri ise “Ye!” idi. Hz. Âdem ve Hz. Havva’ya yasak ağaçtan yemelerini telkin ederek onları aldatmış ve cennetten çıkışlarına sebep olmuştur. Bu olay sadece bir yasak meyve hikâyesi değil, nefsin ve arzuların insanı nasıl esir alabileceğini gösteren derin bir ibrettir.

Burada dikkat edilmesi gereken nokta, yeme eyleminin temel bir ihtiyaç olduğu ancak nefsin bu ihtiyacı kontrolsüz bir şekilde yönlendirdiğinde insanı felakete sürükleyebileceğidir. Günümüzde bu kavramı maddi ve manevi anlamda ele aldığımızda, sınırsız tüketim, hırs, israf, açgözlülük ve dünyevileşme gibi problemler karşımıza çıkmaktadır. Şeytanın “Ye!” telkini, sadece mideyi doldurmayı değil, dünyaya aşırı bağlanmayı, hırsın esiri olmayı, nefsin isteklerine kapılmayı ve hakikatten uzaklaşmayı da ifade eder.

Modern dünya, şeytanın “Ye!” emrini adeta bir yaşam biçimi haline getirmiştir. Tüketim kültürü, haz odaklı yaşam, dünyaya ve bedenî zevklere aşırı düşkünlük, insanı ilahi hakikatten uzaklaştıran unsurlar haline gelmiştir. Reklamlar, medya, popüler kültür, sürekli daha fazlasını istemeye ve anlık tatmin peşinde koşmaya teşvik etmektedir. Oysa gerçek huzur, nefsin kontrolünde değil, ruhun doyumunda ve aklın rehberliğinde saklıdır.

Kurtuluş: “Oku!” Emrinin Anlamını Kavramakta

İnsan, Allah’ın “Oku!” emrini hakkıyla yerine getirdiğinde, şeytanın “Ye!” emrinin ne anlama geldiğini de idrak eder. Bilinçli ve hikmet sahibi bir insan, neyin hak, neyin batıl olduğunu ayırt edebilir ve şeytanın tuzaklarına karşı kendisini koruyabilir.

Bugün, ilimden uzak, okumayan, sorgulamayan, düşünmeyen toplumlar, şeytanın “Ye!” telkinine kapılarak sadece tüketmeye, hazza ve nefsin isteklerine odaklanmaktadır. Oysa gerçek özgürlük, iradenin nefse hâkim olmasıyla mümkündür.

İslam, düşünen, araştıran, üreten ve hakikatin peşinde olan bireyler yetiştirmeyi amaçlar. Eğer bizler Allah’ın “Oku!” emrine sarılırsak, nefsin esiri olmaktan kurtulur, adaletli ve bilinçli bir toplum inşa edebiliriz. Gerçek “okuma”, insanın kendisini, Rabbini ve varoluş amacını anlamasıdır.

Aklın ve Hikmetin Yolunda

Allah’ın “Oku!” emri, bilgiyle aydınlanan bir hayatı işaret ederken, şeytanın “Ye!” emri, nefsin esiri olmayı ve dünyevî hırslara kapılmayı temsil eder. Hakikat, okumakla, araştırmakla, hikmetle kavranır. Şeytanın tuzaklarına düşmemek için bilinçli bir şekilde okumak, anlamak ve irfan sahibi olmak zorundayız.

Bugün İslam dünyasının en büyük problemlerinden biri, bilgiye uzak, düşünceden kopuk, hikmetten mahrum bir toplum yapısının ortaya çıkmasıdır. Eğer bu gidişatı tersine çevirmek istiyorsak, okumayı, düşünmeyi, hikmetle hareket etmeyi merkeze almalıyız.

Sonuç olarak, Allah’ın “Oku!” emrini hakkıyla yerine getiren bir toplum, şeytanın “Ye!” emrinin yol açtığı felaketlerden korunur ve gerçek huzura kavuşur.