Faiz, Enflasyon ve Kapitalizmin Çıkmazı: Ekonomik Sistem Üzerine Bir Değerlendirme 

Dr. Murat Ergüven | Ekonomi & Finans 

FAİZ, ENFLASYON VE KAPİTALİZMİN ÇIKMAZI: EKONOMİK SİSTEM ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME 

Günümüz ekonomik sistemleri, faiz-enflasyon sarmalı içinde sıkışmış durumda. Kapitalist sistemin temel dinamikleri gereği sermaye belirli ellerde yoğunlaşırken, para politikaları sürekli genişleyen bir borç mekanizması üzerine kurulu. Merkez bankalarının para arzını artırarak piyasayı canlı tutma çabaları, enflasyonu körükleyerek halkın alım gücünü düşürüyor. Bu makalede, faiz ve enflasyonun mevcut ekonomik yapı içindeki işleyişini, bunun toplumlar üzerindeki etkilerini ve alternatif ekonomik modelleri ele alacağız. 

1) Faiz ve Enflasyon Döngüsü: Kapitalizmin Açmazı 

    Kapitalist sistem, sürekli büyüme odaklı bir model üzerine inşa edilmiştir. Bu büyümeyi finanse edebilmek için merkez bankaları sürekli para basmakta ve faiz oranlarını düzenleyerek piyasaya müdahale etmektedir. Ancak, itibari para sisteminde (fiat money), basılan her yeni para, aslında bir borç olarak üretilir. Yani sistemde dolaşan paranın tamamı, bir noktada geri ödenmesi gereken bir borçtur ve bu borcun faiz yükü, sürekli artarak enflasyonu tetikler. 

    Bu döngü şu şekilde işler: 

    1. Para Basımı ve Borçlanma: Merkez bankaları, ekonomik durgunlukları önlemek veya büyümeyi teşvik etmek için piyasaya yeni para sürer. Bu para genellikle büyük şirketlere, bankalara ve finansal piyasalara yönlendirilir. 
    2. Servet Yoğunlaşması: Basılan paranın büyük bir kısmı sermaye sahiplerine giderken, alt gelir gruplarına ulaşmaz veya çok gecikmeli ulaşır. Bu da gelir dağılımındaki adaletsizliği artırır. 
    3. Enflasyonun Yükselişi: Piyasada daha fazla para olması, mal ve hizmetlerin fiyatlarını artırır. Ancak bu süreçte halkın gelirleri aynı hızda artmadığı için yaşam maliyetleri yükselir. 
    4. Faiz Artırımı ve Kriz: Enflasyonu kontrol altına almak için faiz artırıldığında, borçlanma maliyetleri yükselir ve ekonomik büyüme yavaşlar. Yüksek faiz oranları, borçlanan kesimleri zora sokarak iflaslara ve ekonomik krizlere yol açar. 

    Bu süreç, döngüsel krizlere sebep olur ve her defasında sistem, aynı yöntemlerle “kurtarılmaya” çalışılır. Ancak uzun vadede bu, halkın refahını sürekli aşındıran bir mekanizmadır. 

    2) İtibari Para ve Kaydî Para: Sistemin Gerçek Problemi 

      Bugünkü ekonomik sistemde para, büyük ölçüde kaydî para (bankaların yoktan var ettiği dijital para) şeklinde oluşturulmaktadır. Bankalar, mevduat sahiplerinin yatırdığı paradan çok daha fazlasını kredi olarak dağıtır ve böylece piyasada dolaşan para miktarı, gerçek ekonomideki mal ve hizmet üretimini aşar. Bu durum, sürekli bir parasal genişlemeye ve enflasyona sebep olur. 

      Merkez bankaları da itibari para basarak enflasyonu körükler. İtibari para sisteminde paranın herhangi bir maddi karşılığı (örneğin altın gibi) olmadığı için, devletler ve bankalar istedikleri kadar para basabilirler. Ancak bu da zamanla paranın değerini düşürerek halkın satın alma gücünü zayıflatır. 

      3) Alternatif Çözümler: Kapitalizmin Geleceği Var mı? 

          Kapitalist sistemin bu sorunlarını çözmek için birkaç alternatif ekonomik model önerilmektedir: 

          1. Altın veya Reel Varlığa Dayalı Para Sistemi: Paranın bir karşılığı olması (altın, gümüş, petrol gibi) enflasyonist genişlemeyi sınırlandırabilir. Ancak, devletler para arzını kontrol edemediği için siyasi olarak tercih edilmiyor. 
          2. Tam Rezerv Bankacılığı: Bankaların sadece sahip oldukları rezerv kadar kredi verebildiği bir sistem, aşırı borçlanmayı önleyebilir.  Ancak, bu modelde kredi hacmi daralacağı için ekonomik büyüme daha sınırlı olur. 
          3. Faizsiz Ekonomi Modelleri: İslâmi finans gibi faizsiz sistemler, borç yerine ortaklık esasına dayalı yatırım modelleri geliştirerek piyasadaki dengesizliği azaltabilir. Ancak, küresel finans sistemine entegre olmamış faizsiz sistemler, büyük ölçekli alternatifler üretmekte zorlanıyor. 

          4) Kapitalizmin Sonu mu? 

          Kapitalizm, mevcut haliyle sürdürülebilir değil. Çünkü sistem, doğası gereği kriz üretmeye programlanmış. Sermaye belirli ellerde yoğunlaştıkça piyasa hantallaşacak ve ekonomik büyüme yavaşlayacaktır. Bu durum da ya halk isyanlarına ya da büyük çaplı ekonomik çöküşlere sebep olacaktır. 

          Eğer kapitalist sistem kendini dönüştürmek istiyorsa, itibari para ve kaydî para mekanizmasını kökten değiştirmeli, faiz oranlarını sıfırlayan veya tamamen kaldıran modeller üzerinde çalışmalı ve servet eşitsizliğini azaltan politikalar üretmelidir. Ancak bunlar, mevcut sistemin güçlü aktörleri için büyük bir tehdit olduğu için uygulanması oldukça zor görünmektedir. 

          Sonuç olarak, ya kapitalizm radikal bir dönüşüm geçirecek ya da kaçınılmaz bir çöküşle yüzleşecektir. Bugün ekonomik sistem üzerine yapılan tartışmalar, aslında sadece enflasyon veya faiz sorunlarını değil, sistemin temel varoluş problemlerini de gözler önüne sermektedir. Şimdi asıl soru şu: Bu çöküşe hazırlanıyor muyuz, yoksa çöküşü geciktiren politikalarla günü mü kurtarıyoruz?