Gazi-İ Mutlak İdi Şehid-İ Muhakkak Oldu
Dr. Murat Ergüven-Araştırmacı
SULTAN MURÂD, GAZİ-İ MUTLAK İDİ ŞEHİD-İ MUHAKKAK OLDU
Tarihte Gazi Hünkâr ve Murâd Hüdâvendigâr diye bilinen III. Osmanlı Sultanı I. Murâd Han (1326-1389), askerî dehâ sahibi büyük bir hükümdardı. Yorulmak nedir bilmeyen bir savaşçı ve aynı zamanda adil bir devlet adamı olan Murâd Han Gazi, otuz yıllık padişahlı süresince zaferden zafere koşmuş ve katıldığı 37 muharebenin hiçbirinde asla mağlup olmamıştır.
Sultan Murâd; azmi, kuvveti, iradesi, vakar ve ciddiyeti, halkına karşı merhameti ve samimiyetiyle hüdâperest bir sultandı. Anadolu ve Rumeli fetihleriyle Osmanlı Devleti’nin süratle büyümesini sağlamış, adlî, malî ve askerî alanlarda esaslı bir devlet teşkilatı kurarak devletin imparatorluk temellerini atmıştır. Teşkilatlanmanın ve fetihlerin yanı sıra imar ve kültüre de önem veren Sultan I. Murâd; camii, medrese, imaret, han ve kaplıca gibi birçok eserler yaptırmıştır.
Kosova Meydan Muharebesinde başkumandanlık eden Murâd Han Gazi; bu harpteki büyük zaferi temin edip, onu gördükten sonra gözlerini hayata kapamıştır.
İşte Sultan Murâd’ın bu Kosova Zaferi, Osmanlıların Balkanlara kesin olarak yerleşerek hâkimiyetlerini pekiştirip asırlarca (beş buçuk asır) Balkanların mukadderâtını tayin ettiği fevkalâde önemli bir muharebedir.
Osmanlının Avrupa kıtasındaki hızlı ilerleyişi karşısında Balkanlardaki Hıristiyan devletleri bir haçlı birliği oluşturarak Osmanlı kuvvetlerini Ploşnik’te bozguna uğratmışlardı. Bundan cesaret alan Balkan devletleri “Hıristiyan dünyasının öteden beri yenilmez olarak düşündükleri Türklerin de yenilebileceğine inanarak” Türkleri Balkanlar’dan atmak için Sırp Kıralı Lazar komutasında büyük bir haçlı ordusu oluşturdular.
Sultan Murâd da derhal hazırlık yapıp 50-60 bin kişilik bir orduyla Sırbistan üzerine yürüdü. İki ordu Üsküp ve Piriştina arasındaki Kosova Meydanında karşılaştılar. Düşman ordusu Osmanlı ordusundan birkaç misli kalabalıktı. Ayrıca düşman ordusunun bulunduğu taraftan esen şiddetli rüzgâr ortalığı toz duman içinde bırakıyor, Osmanlı ordusunun görüş ve hareketini engelliyordu.
İşin zorluğunu gören Sultan Murâd, muharebe öncesi gece yarısından sonra hacet namazını kılıp, cân-ı gönülden Yüce Yaradan’ına şöyle yakardı:
“İlâhi Yarabbi, bunca kere duamı kabul edip beni mahrum etmedin. Bu duamı da kabul eyle! Bir yağmur verip bu karanlığı ve tozu dumanı def eyle.. Sen benim fikrimi ve esrarımı bilirsin, buraya mal mülk için gelmedim. Sadece senin rızanı istiyorum Ya rab! Yeter ki bu mü’minleri küffar elinde mağlup edip, helâk eyleme! Askerlerini Mansur ve muzaffer eyle.. Bunlar için canımı kurban ederim, tek sen kabûl eyle Evvel gazi kıldın, ahir şehid eyle.”
Gazi hünkârın bu samimi duasından sonra yağmur yağdı. Fırtına dinip toz duman çöktü ve görüş mesafesi açıldı. Sabah başlayıp sekiz saat süren meydan muharebesinin sonunda haçlı ordusu tamamen imha edilmiş oldu.
Murâd Hüdâvendigâr, harbin bitmesine rağmen şehid olamayışını garipsemiş ve bu durum O’nu biraz düşündürmüştü.. İşte padişah bu ahvâl içinde savaş meydanında dolaşırken yaralılar arasından Miloş adında bir Sırp asilzâdesi çıkageldi. Padişaha önemli bir şey söylemek istercesine yaklaşıp, yanında sakladığı zehirli hançerini padişahın göğsüne saplayıverdi. Kaçmak isterken derhâl yakalanıp parça parça edildi.
Gazi hünkâr ise iki saat sonra şehâdet şerbetini içmişti. Yaradılışı yüce padişahın yalvarıp yakardığı o gece belirttiği duaların tümü kabul olundu. Sultan Murâd Han, gazi-i mutlak idi, şehid-i muhakkak oldu. (1)
_____________________________________________________________________________________
(1) Mehmed Neşrî, Kitâb-ı Cihan Nümâ (Ankara-1987), 1/285-305; Hoca Saadeddîn Efendi, Tâcu’t-Tevarih (Ankara-1992), 1/174-188; Yılmaz Öztuna, Büyük Türkiye Tarihi (İstanbul-1983), 2/296-302; Hammer, Büyük Osmanlı Tarihi (İstanbul-1992), 1/185-192; İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi (Ankara-1988), 1/252-260; Ağaç Yayınları, Osmanlı Ansiklopedisi, 1/126-131; Yeni Rehber Ansiklopedisi, Türkiye Gazetesi, Murâd Han (İstanbul-1994), 14/370-373.