Palm Yağı Gerçeği ve Ticari Rekabetin Gölgesinde Kalan Bir Tartışma
Dr. Murat Ergüven | Ekonomi & Finans
PALM YAĞI, GERÇEKLER VE TİCARİ REKABETİN GÖLGESİNDE KALAN BİR TARTIŞMA
Palm yağı, son yıllarda gıda, sağlık ve çevre tartışmalarının merkezinde yer alıyor. Kimileri onu sağlığa zararlı bir yağ olarak görürken, kimileri de küresel gıda piyasasındaki güçlü oyuncuların rekabeti nedeniyle hedef hâline getirilen, verimli bir bitkisel yağ olduğunu savunuyor.
Bu tartışmaların ardında ise küresel yağ endüstrisinin ekonomik çıkarları ve pazar payı savaşları yatıyor. Oysa doğru işlendiğinde palm yağı, diğer bitkisel yağlardan farklı değildir ve hatta bazı avantajlara sahiptir. Peki, bu kadar sert eleştirilmesinin sebebi ne?
Bu makalede, bilimsel veriler ışığında palm yağının sağlık üzerindeki etkilerini, küresel rekabetin rolünü ve ona yönelik sistematik karalama kampanyalarını ele alacağız. Palm yağı gerçekten zararlı mı, yoksa ticari rekabetin kurbanı mı?”
- Palm Yağının Besin Değeri, Sağlık Etkileri ve Küresel Rekabet
Palm yağı, son yıllarda hem sağlık hem de çevresel etkileri bakımından yoğun tartışmalara konu olan bir bitkisel yağdır. Kimileri onu sağlığa zararlı olarak nitelendirirken, kimileri de küresel gıda piyasasındaki rekabet nedeniyle hedef hâline getirilmiş verimli bir ürün olarak görmektedir. Ancak tartışmaların temelinde, küresel yağ endüstrisinin ekonomik çıkarları ve pazar savaşları yatmaktadır.
Palm yağı, “Elaeis guineensis“ adlı palmiye ağacının meyvesinden elde edilir ve özellikle Endonezya ile Malezya gibi Güneydoğu Asya ülkelerinde üretilir. Küresel gıda sanayisinde yaygın olarak kullanılmasının başlıca sebepleri şunlardır:
- Verimli üretim süreci: Aynı miktarda yağ elde etmek için diğer bitkisel yağlara kıyasla çok daha az tarım arazisine ihtiyaç duyar.
- Düşük maliyet: Soya, kanola ve ayçiçek yağı gibi alternatiflere göre ekonomik bir seçenektir.
- Dayanıklılık ve uzun raf ömrü: Oda sıcaklığında katı formda bulunması, gıdalarda trans yağ ihtiyacını ortadan kaldırır.
- Çok yönlü kullanım: Gıda sektörünün yanı sıra kozmetik, biyoyakıt ve temizlik ürünlerinde de önemli bir hammadde olarak değerlendirilir.
Bu avantajlar, palm yağını dünya genelinde en fazla üretilen ve tüketilen bitkisel yağlardan biri hâline getirmiştir. Ancak bu noktada, palm yağına karşı çeşitli kampanyaların yürütüldüğü de gözlemlenmektedir.
- Palm Yağının Besin Değeri ve Sağlığa Etkileri
Doğal hâlinde beta-karoten (A vitamini), E vitamini (tokoferol) ve koenzim Q10 gibi güçlü antioksidanlar içeren palm yağı, trans yağ içermemesi ve ısıya dayanıklı olması nedeniyle sağlıklı bir alternatif olarak değerlendirilmektedir. İçeriğindeki doymuş yağ oranı yaklaşık %50 olup, bu oran hindistancevizi yağından (%82) ve hayvansal yağlardan (%60-65) daha düşüktür. Isıya dayanıklılığı sayesinde kızartmalarda daha stabil kalır ve trans yağ içermediği için sağlık açısından tercih edilebilir.
Ancak rafinasyon sürecinde yüksek sıcaklıklara maruz kalması, potansiyel olarak zararlı olabilecek glisidil esterler (GE) gibi bileşenlerin oluşumuna neden olabilir. Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi (EFSA), rafine palm yağındaki GE seviyelerinin diğer yağlardan daha yüksek olduğunu belirtse de bu durum doğrudan tüketim miktarıyla ilişkilidir. Yani aşırı işlenmiş gıdalardan kaçınıldığında bu risk minimize edilebilir.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO), doymuş yağ tüketiminin günlük enerjinin %10’undan az olmasını önerirken, ABD Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) palm yağını “güvenli” olarak sınıflandırmaktadır. Kaldı ki palm yağı üzerine yapılan bazı bilimsel çalışmalar, doğru işlendiğinde sağlığa zarar vermek bir yana, içeriğindeki karotenoidler ve E vitamini sayesinde faydalı olabileceğini de göstermektedir.
Sonuç olarak, palm yağının sağlığa etkileri tamamen üretim ve işleme yöntemlerine bağlıdır. Ancak bu sağlık tartışmalarının, küresel ticari rekabetin bir parçası olup olmadığı sorusu da göz ardı edilmemelidir.
- Palm Yağı Neden Hedef Alınıyor?
Palm yağı, dünya genelinde en verimli bitkisel yağlardan biridir. Hektar başına 3 ila 8 kat daha fazla yağ üretmesi, özellikle soya, kanola ve ayçiçek yağı üreticileri için büyük bir rekabet unsuru hâline gelmektedir. Malezya ve Endonezya’nın dünya palm yağı üretiminin %85’ini kontrol etmesi ve bu ülkelerin Müslüman çoğunluklu olması, Batılı yağ lobilerinin ticari ve politik tepkisini artırmaktadır.
Palm yağına yönelik eleştirilerde dikkat çeken çifte standartlar bulunmaktadır. Meselâ, palm yağından daha yüksek oranda doymuş yağ (%82) içeren hindistancevizi yağı Batı’da “süper gıda” olarak pazarlanırken, palm yağı sağlığa zararlı olarak lanse edilmektedir. Benzer şekilde, palm yağı üretiminin çevresel etkileri yoğun şekilde eleştirilirken, soya tarımı ve avokado üretiminin neden olduğu orman tahribatı göz ardı edilmektedir.
Avrupa Birliği’nin palm yağı ithalatını kısıtlayan politikaları da çevresel kaygılar kisvesi altında yerli kanola ve ayçiçek yağı üreticilerini koruma amacı taşımaktadır. Oysa RSPO (Sürdürülebilir Palm Yağı Sertifikası) gibi girişimler, palm yağını tamamen yasaklamak yerine, etik üretimi teşvik edecek çözümler sunmaktadır.
- Karalama Kampanyalarının Perde Arkası
Palm yağı karşıtı medya kampanyaları ve çevreci örgütlerin söylemleri, büyük ölçüde Batılı yağ üreticilerinin finanse ettiği projelerden beslenmektedir. Meselâ, 2019 yılında ABD soya lobisi, palm yağına karşı 25 milyon dolarlık bir karalama kampanyası başlatmış olduğu iddia edilmektedir. Bu kampanyalar, palm yağı üretiminin ormansızlaşmaya etkisini vurgularken, aynı derecede zararlı olan soya ve mısır tarımı büyük ölçüde göz ardı edilmektedir.
Malezya ve Endonezya hükümetleri, bu saldırılara karşı uluslararası platformlarda tepkilerini dile getirmiştir. Malezya Başbakanı, “Palm yağına yönelik saldırılar, Müslüman ülkelerin ekonomik çıkarlarını hedef alıyor.” açıklamasında bulunmuştur. İslam İş birliği Teşkilatı (OIC) ise, palm yağına yönelik propagandaların “ekonomik İslamofobi” içerdiğini belirtmiştir.
- Ticari Rekabet ve Küresel Yağ Savaşları
Palm yağı üretimi büyük oranda Endonezya ve Malezya gibi Müslüman ülkelerin kontrolünde olup, bu durum küresel yağ piyasasında güçlü bir ekonomik blok oluşturmaktadır. Bu durum Batılı şirketler için büyük bir tehdit oluşturmaktadır.
- Palm yağı, düşük maliyetli ve yüksek verimli bir üretim sürecine sahip olduğundan, diğer bitkisel yağ üreticileri için büyük bir rekabet unsuru hâline gelmektedir.
- Büyük çok uluslu şirketler, kendi ürünleri olan soya, kanola ve ayçiçek yağı gibi alternatifleri öne çıkarmak amacıyla palm yağını hedef alıyor olabilir.
- Çevresel zararlar ve sağlık riskleri gibi argümanlarla yürütülen kampanyalar, genellikle Batılı medya kuruluşları tarafından yoğun şekilde desteklenmektedir.
2020 Dubai Gıda Fuarı’nda palm yağı üreticileriyle yaptığım görüşmeler, bu iddiaları doğrular nitelikteydi. Üreticiler, büyük şirketlerin palm yağını itibarsızlaştırmak için agresif pazarlama ve lobicilik faaliyetleri yürüttüğünü çünkü bu yağın küresel pazarda önemli bir alternatif sunduğunu ifade etmektedir.
- Palm Yağı Gerçekten Zararlı mı, Yoksa Küresel Rekabetin Kurbanı mı?
Palm yağı, doğru yöntemlerle üretildiğinde ve makul tüketildiğinde diğer bitkisel yağlardan farksızdır ve sanıldığı gibi bir sağlık tehdidi oluşturmamaktadır. Gerçek tehdit, palm yağının kendisi değil, küresel yağ lobilerinin piyasadaki hâkimiyetini koruma çabaları ve çifte standartlarıdır. Asıl mesele, bilimsel olmayan önyargılar ve ekonomik çıkar savaşlarıdır.
Eğer palm yağının çevresel etkileri veya sağlık üzerindeki olası zararları gerçekten büyük bir sorun olsaydı, sürdürülebilir ve sağlıklı üretim süreçleri teşvik edilerek sorun çözülebilirdi. Ancak, birçok büyük kurum palm yağına tamamen karşı bir duruş sergileyerek, bu yağın alternatiflerine yönlendirme yapmaktadır. Bu durum, konunun sadece sağlık ve çevre ile ilgili olmadığına, aynı zamanda küresel ticaretin de bir parçası olduğuna işaret etmektedir.
Sonuç olarak, palm yağına yönelik eleştiriler yalnızca sağlık ve çevresel kaygılarla değil, küresel ticaret dinamikleri ve ekonomik çıkarlarla da şekillenmektedir. Bu nedenle, sağlık üzerindeki etkileri konusunda kesin yargılara varmadan önce, palm yağının gerçekten zararlı olup olmadığı ile küresel rekabetin bir kurbanı olup olmadığı arasındaki ayrımı iyi yapmak gerekmektedir.
Palm yağına karşı yürütülen kampanyalar, çoğu zaman bilimsel verilerden ziyade ticari kaygılarla yönlendirilmektedir. Alternatif yağ üreticileri ve büyük gıda şirketleri, kendi pazarlarını korumak adına bu yağa yönelik olumsuz algıyı körükleyebilir. Bu yüzden, palm yağını tamamen reddetmek yerine, sürdürülebilir üretim süreçlerini teşvik etmek ve tüketiciyi bilimsel veriler ışığında doğru bilgilendirmek daha adil bir yaklaşım olacaktır.
Aksi takdirde, küresel gıda piyasasında belirli aktörlerin tekeline hizmet eden manipülatif kampanyaların etkisi altında kalabiliriz. Bu bağlamda, palm yağıyla ilgili değerlendirmeler yapılırken hem sağlık ve çevresel etkiler hem de küresel ticaret dengeleri göz önünde bulundurulmalıdır.